Bölüm 43

26.1K 651 26
                                    

BÖLÜM 43

Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz.
Bernard Shaw

1 OCAK

GRİ GÜL

Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz.
Bernard Shaw

5. bölgede ki cinsiyetsizlere yardım etmek artış hoşuma gidiyor. Yemekhanede öylece durmuş öğle yemeğinden kalan bulaşıkları yıkarken ucu bucağı olmayan düşüncelere dalıyorum. Buraya ilk geldiğim gün her şey ne kadar da farklıydı oysa. Topaz,Turmalin,Jade ile birlikte kanyondan atlayıp saatlerce yüzdüğümüz günleri özledim. Ormanın derinliklerinde koşu yarışı yaptığımız günleri özledim. Biz bir ekiptik. Sulh Sırdaşlığı iyi bir ekipti fakat ta ki Turmalin ölene kadar. Artık Turmalin yok, Jade kendi kabuğunu kendine örtü edinmiş gizleniyor. Annem yok... Annemi görüş gününde son kez görmüştüm. Görüş gününden bu yana aylar geçti. Onun kokusunu özledim.

Kendimi hissetmekte güçlük çektiğim dört ay öylece geçip gitmişti. Ben sadece ölümü bekliyordum. Ve vakit daralıyordu. Bugünturnuva günü. Şah-Mat turnuvası... Ya birinci olacağım ya da sonuncu. Ancak ilk seçenek ne olursa olsun gerçekleşmeli çünkü bu turnuvada birinci olacağıma dair Turmalin'e ssöz verdim. Birinci olmalıydım. Şah-Mat turnuvasının birincisi bir sinek olmalıydı.
Son tepsiyi de kuruladıktan sonra Topaz koşar adımlarla yemekhaneye geliyor. Uzun süredir koşar vaziyetteymiş gibi nefes alıp vermekte zorlanıyor.

'' Ne oldu?" Diye soruyorum.
"Dışarıda görmen gereken bir şey var?" Diyor soluklanarak. Ellerimi kurulayıp yemekhanenin çıkış kapısına doğru ilerlerken üzerimde ki beyaz bulaşık önlüğünü tek hamle ile fırlatıyorum. Tarifi olmayan telaş duyguları cinsiyetsiz olan bedenimi sarıyor. Dışarıda görmem gereken şey her ne ise pek iyi bir şey olmadığı kesin. Dışarı çıktığımda bedenim buz kesiyor. Gökyüzünden dökülen lapa lapa karlar tıpkı beyaz pamukları andırıyor.
Bakışlarım aniden kararıyor ve içimde bulunan yaşama sevinci yere düşen her kar tanesi karşısında sönüveriyor.
"Kar," diye tıslıyorum. Topaz ardımdan koşarak ilerliyor ayak sesleri artıyor ve sonunda duruyor.
" Yerler pek yakında kar tutacak," diyor.
Topaz'ın yüzüne bakmadan konuşuyorum. Kar tanesini yakalayıp avucuma alıyorum. Soğuk kar avucumda eriyip su oluyor.
"Evet." Diyorum. "Pek yakında..."

'' Savaş yakındır.'' diyor Topaz göz bebeklerimi süzerek. Başımla Topaz'ı onaylıyorum.

Pek yakında Akik ile karşı karşıya geleceğim belki de öleceğim. Bilinmezlik dünyama hakim. Başımı eğip yerde biriken karı tekmeliyorum. Şakşakçı sıkıca tuttuğu ipi zorlukla çekerek ormandan çıkıyor. İpin ucunda ormandan kestiği büyük bir çam ağacı var. Çam kar üzerinde sürüklenerek ilerliyor. Şakşakçı yüzüme dahi bakmıyor.
" Nasılsın şakşakçı?" Diye soruyor Topaz.
" İyi." Diyor şakşakçı konuşmak istemeyen bir tavır sergileyerek.
"Teşekkürler bende iyiyim." Diye söyleniyor Topaz.
" Git başımdan Topaz, bir sürü işim var. Şakşakcıyı meşgul etme." diye tersliyor Topaz'ı şakşakçı.
" Hey, senin neyin var? Neden bize kaba davranıyorsun?"
" Şah-Mat turnuvası bu akşam. Ve aynı zamanda bu gün yılbaşı. Bir sürü ağacı süslemeliyim. Git başımdan Topaz."
Şakşakcı bana keskin bakışlar atarak gözlerini yere devirip ağacı sürüklemeye devam ediyor. Adımları karın üzerinde ayakizi olarak kalıyor.
"Biraz daha nazik olmalısın. Tıpkı önceden olduğun gibi."
" Katilin arkadaşlarına nazik olamam." Diyor şakşakcı. Şakşakcının kurduğu cümle zihnime ulaştığından kan beynime sıçrıyor ve şakşakcının üzerine doğru yürüyorum.
"Ben katil değilim!" Diye bağırıyorum. Şakşakcıyı iteliyorum. Akik kadar kabayım belki de fakat bu kimin umrunda.. Şakşakçı beyaz kar üzerine savruluyor sırt üstü düşüyor.
"Ben katil değilim anladın mı?" Diye çığlık atıyorum. Topaz beni kollarımdan yakalayıp geriye doğru çekiyor. Şakşakcıyı pataklamaktan son anda kurtuluyorum. Şakşakcının göz bebekleri büyüyor,düz saçları hafifce esen rüzgarda dalgalanıyor.
" Ben katil değilim!"
Okuldaki bütün cinsiyetsizler etrafımıza toplanıyor. Kendimi bir cemberin içerisinde buluveriyorum.
"Tamam," diyor Topaz.
"Ona aldırma!"
" Ametist, bir katil miymiş?" Diyor bir ses. Kafamı sesin geldiği yöne çeviriyorum ve Akik ile göz göze geliyorum.
" Bak sen! Kimin katilisin?" Diye küstahça soruyor Akik.
"Kapa çeneni!" Diyorum ve Akik'ede saldırmaya kalkışıyorum. Gelecekteki katilim beni katil olmakla suçluyor. Topaz beni kucaklayarak kalabalıktan uzaklaştırıyor ve ormana götürüyor. Şakşakcının iri gözlerine öfkeyle bakıyorum. Onu asla affetmeyeceğim. Ayaklarımla boşluğu tekmeleyip, " Bırak beni!" Diye bağırıyorum.
"Sakin ol!"
"Bırak benide şunları pataklayayım."
" Sakin ol dedim sana." Beyaz karlar beşinci bölgeyi esir alıyor.
"Ben katil değilim. Şakşakcı beni Turmalin'in katili sanıyor. Sende biliyorsun bunu. O gün oradaydın. Ben Turnalin'i öldürmedim. Yemin ederim ben katil değilim.''
"Evet, oradaydım ve sen katil değilsin. Turnuvaya sadece saatler kaldı, seni kışkırtmaya çalışıyorlar. Onlara aldırma, yarışa odaklan."
Diyor Topaz. Beni sakinleştirmeye çalışıyor. Derin nefes alıyorum. Ellerimi ensemde gezindirerek sakinleşmeye çalışıyorum. Sonuç, başarısız. Hıçkırıyorum. Gözümde beliren sıcak yaşlar yanağıma ulatığında buz kesiyor.
"Ağlama sırdaş." Diyor Topaz göz yaşlarımı silerek.
"Her şey yoluna girecek."
Dudağımı ısırıp kafamı iki tarafa doğru sallıyorum.
"Nasıl?"
Topaz soruma cevap veremiyor, çünkü hiçbir şey düzelmeyecek. Turmalin asla geri gelmeyecek, cinsiyetliler asla cinsiyetsizleri sevmeyecek, asla özgür olamayacağım,annemi bir daha asla göremeyeceğim. Kar yağısını seyrederek turnuva saatinin gelmesini bekliyoruz. Ormanda bir sağa bir sola doğru yürüyüp duruyorum. Ağaçların arasında duran gri bir şey dikkatimi çekiyor. Ağır adımlarla gri cisme yürüyorum. On adımdan sonra gri cismin bir gül olduğunu fark ediyorum. Gül bir tümseğin üzerinde bitivermiş hemde mevsimin kış olmasına rağmen. Belkide DNA'sı değiştirilmiş bir güldür? Kim bilir?

CİNSİYETSİZWhere stories live. Discover now