Sen Evlisin Unutma

250 105 90
                                    

~Lila Akça Yıldırım ~

Camın perdesini ardına kadar açtığımda içerisi aydınlanmıştı. Balkonun kapısını açıp dışarıya çıktım; hava biraz serindi. Temiz havayı içime çektiğimde rahatlamıştım. Balkonda; üzerinde krem renkli pofuduk minderi olan küçük bir sandalye, lacivert alçak bir kanepe, yanında duran küçük kare sehpa ve yerde küçük koyu gri bir halı dışında bir şey yoktu. Belki kalan alanı çiçekle doldurabilirdim. 

Tekrar içeriye girdim ve telefonu elime alıp saate baktım; 07:27. Saat 11:00'da kursta olmam gerekiyordu. Pijamalarımı çıkarmadan aşağıya inmek için kapıdan çıktım. 

Aras yine aynı yerini almış kahvaltı yapıyordu. "Günaydın," dedim ve geçip masaya oturdum. 

"Günaydın," dedi. 

Önümdeki tabağa bir şeyler almaya başladım. Gözlerinin üzerimde olduğunun farkındaydım. Bakışlarımı ona çevirdim, hâlâ bana bakıyordu. “Niye bana öyle bakıyorsun?" 

"Pijamalarınla evin içinde dolaşma." Direkt olarak gözlerimin içine bakıyordu.

"Neden?" diye sordum. Yüzüme bakmaya devam etti. Üzerimdeki pijamalarım kısa veya açık değildi ki, tam tersine bana bir beden büyüktü. Üst gömleğin kolları ellerim görünmeyecek kadar uzundu, alt kısımda uzundu ki paçaları yere değiyordu. "Pijamanın nesi var ki?" diye sordum.

"Gündüz vakti evin içinde pijamayla dolaşma. Tamam mı Lila," dedi direterek.

"Peki tamam," dedim. Hâlâ bana bakıyordu. 

"Neden saçlarını hiç toplamıyorsun?" diye sordu. Keyfimizden değil herhalde, buna cevap veremem. Ne diyeceğim peki?

"Ben böyle seviyorum, buna da karışma lütfen.”  Bir süre öylece baktı, bir şey demedi. Melek Hanımın gelmesiyle bakışlarını benden tabağına çevirdi. Melek Hanım çayımı koydu ve Aras'ın çayını da tazeleyip tekrar mutfağa gitti.

"Kursun ne zaman başlıyor?" diye sordu.

"Bugün saat 11’de.” Sesim heyecanlı ve mutlu çıkmıştı.

"Bu kadar erken mi?" 

"Evet.” 

"Buraya uzakta mı?" 

"Evet uzak."  Tabağındakiler bitmişti. Yavaşça masadan kalkıp yine koltuğun kenarında duran çantasını aldı ve bir şey söylemeden kapıdan çıktı. Gerçekten tuhaf biriydi. Dün akşam beni o kadar sinir etmiş, gıcıklık yapmış; bugün de hiçbir şey olmamış gibi konuşuyor

Kahvaltımı bitirip yukarıya odama çıktım. Bir an önce hazırlansam iyi olurdu, gideceğim yer uzaktaydı. Dolabımı açıp bir süre ne giyeceğimi düşündüm. Mavi Jean üzerine beyaz askılı büstiyerimi üzerine de bej renk gömleğimi giydim. Saçlarımı da saldığım zaman kimse görmezdi.

Çantamın içine küçük bir not defteri ve bir tükenmez kalem koydum. Zaman ne çabuk geçmişti, saat çoktan dokuz buçuk olmuştu. Aynada son bir defa kendime bakıp çantamı ve telefonumu alarak kapıdan çıktım. Merdivenlerden inip mutfağa geçtim. Melek Hanım bulaşık makinesine kirli tabakları yerleştiriyordu. 

"Melek abla ben çıkıyorum." İlk defa ona abla diye hitap etmiştim. Bana karşı samimi ve sıcaktı, benden yaşça büyüktü. Böyle hitap etmem daha doğru gelmişti. 

Bana bakıp gülümsedi. “Peki Lila Hanım, akşam için istediğiniz bir şey var mı?" 

"Karnıyarık." Hiç düşünmeden hızlıca söylemiştim.

"Olur yaparım." 

"Kolay gelsin.” 

"Teşekkürler." 

ÇİLEK AŞKI Où les histoires vivent. Découvrez maintenant