Siyah Giy

276 161 88
                                    

~Aras Yıldırım~

Sabahın aynı saatlerinde uyanmıştım yine. Monoton sabah rutinime başlamıştım. Üzerimi giyinmiştim, kahvaltı için aşağıya inmeye hazır sayılırdım. Komodinin çekmecesini açıp saatlerden bir tanesini aldım ve sol koluma taktım.  Odamdan çıktıktan hemen sonra çalışma odasına girdim ve evrak çantamı aldıktan sonra tekrar çıktım. Koridor boyunca ilerleyip merdivenlerden indim. 

Elimdeki evrak çantasını koltuğun kenarına bırakıp hazır olan kahvaltı masasına yöneldim. Yerime oturacağım sırada Lila mutfaktan elinde iki tane küçük kâse ile çıktı. Elindeki kâseleri masaya bıraktıktan sonra bakışları bana döndü.  

"Günaydın," dedi. Sesi canlı ve enerjik çıkmıştı.

"Günaydın," dedim. Benim sesimde onunkinin aksine duygusuzdu. 

Eline aldığı çaydanlıkla bardağımı doldurdu. Neden servisi o yapıyordu ki? Melek Hanım gelmemiş miydi? "Melek Hanım yok mu?" diye sordum. 

"Var, mutfakta. Bir şey mi istiyorsun?" 

"Hayır.” 

 Kendi çayını da koyduktan sonra sandalyesini çekip oturdu. Tabağıma yemek için bir şeyler aldığım sırada kâselerden birinde bulunan çilek reçeli dikkatimi çekmişti. Sanırım Lila istemişti, dünde olup olmadığını sormuştu. 

Kahvaltımı etmeye başladıktan bir süre sonra Lila, "Çilek reçeli yemiyor musun?" diye sordu.

"Hayır, sevmem.” Cevabımdan hemen sonra reçel kasesini önüne alıp tatlı kaşığı ile çileklerini yemeye başladı.  Masadaki diğer şeylerden fazla yememiş karnını sadece reçelle doyurmuştu. 

Kahvaltımı bitirdikten sonra masadan kalktım ve çantamı koltuğun kenarından alıp evden ayrıldım. Mert beni gördüğünde hemen arabanın arka koltuğunun kapısını açtı. Yanına vardığımda; "Şirkete gidiyoruz" dedim ve arabaya bindim.

                                    ***

"Off..." Bıkkınlıkla koltuğumda geri yaslandım. Şirkete geldiğimden beridir masanın üzerindeki evrak yığını ile uğraşıyordum. Düğün nedeniyle birikmişlerdi. Kolumdaki saatime baktım, enaz üç saattir bunlarla uğraşıyordum.

Tekrar devam edeceğim sırada telefonum çalıştı. Masanın üzerinden alıp kimin aradığına baktım; Rüzgâr.

"Efendim Rüzgâr." 

"Alo Aras, ne yapıyorsun?" 

"Şirketteyim, birkaç evrakla uğraşıyorum." 

"Biz Poyraz ile yemek yiyeceğiz sende gelsene." Böyle söyleyince açlığımı hissetmiştim.

"Olur. Nerede?" 

"Her zamanki restaurantta." 

"Tamam geliyorum." 

 Telefonumu kapattıktan sonra oturduğum yerden kalktım. Geldiğimde kaldığım yerden devam edecektim. Masayı olduğu gibi bırakarak çıkmak için kapıya yöneldim. 

  ***

                        

Restauranta girdiğimde ikisi de oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı.  Yanlarına doğru yürümeye başladım, beni ilk fark eden Poyraz olmuştu. 

Poyraz oturuşunu düzeltip biraz dikleşti. Rüzgâr, benim geldiğimi anlamış olmalı ki arkasını dönüp bana baktı. Yanlarına vardığımda Rüzgâr'ın yanına oturdum. "Hoş geldin," dedi Rüzgâr.

ÇİLEK AŞKI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin