1.bölüm

2.4K 63 8
                                    

Ortamdaki gergin hava daha da ağırlaşırken nefes alamıyormuş gibi hissettim. Boynuma asılı ince kravatımı çekiştirirken derin bir nefes alarak bakışlarımı tavana çevirdim.
Marcus beş dakika önce önüne bıraktığım dosyaları daha yeni eline alırken göz ucuyla bana baktı. Sandalyeye yaslanıp ayak bileğini diğer bacağının üstüne koydu. Sesli bir nefes alarak bana baktı. Dudaklarım gerilirken ne yapmam gerektiğini hatırlayamamıştım.
BU ADAM DİK DİK BAKIYORDU! KESİN BİR ŞEY UNUTTUM!

"Mary."
"Buyrun Marcus Bey."
Hızla popomu duvardan çekerken elimdeki not defterini sıkmayı bıraktım.
"Gözlük."
"Ah, doğru."
Hızla çantama uzanıp gözlük kabını çıkattım. Kutuyu önüne bıraktığımda dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı.

Hafif bir vızıltı sesi duyunca kafamı kaldırdım. Açık camdan giren kocaman arıyı gördüğümde kaskatı kesildim. Dudağımı ısırarak arıyı izlerken üstümde birkaç göz hissettim. Yutkunarak Marcus'a baktığımda elinde tuttuğu pembe gözlükleri fark ettim.
"Ah, yanlış kutu... Üz-"
Marcus gözlükleri gözüne takıp dosyanın sayfalarını çevirdiğinde gözlerimi büyüttüm. Dudaklarımı birbirine bastırarak beni azarlayacağını düşünmemeye çalıştım.

Marcus dosyayı okumayı bitirdikten sonra gözündeki gözlükleri çıkardı.
"Kaç numara?"
"Efendim?"
"Gözlerin... kaç numara?"
"2."
"Miyop?"
"Evet."
"Lens mi kullanıyorsun?"
"Hayır."
"Gözlük takmıyorsun."
"Evet."
"Neden?"
"Yakışmıyor."
"Gel."

Yanına yaklaştığımda gözlükleri gözüme taktı.

"Yakıştı."

Bileğimden tutarak elini sandalyeme koydu. Doğrularak elindeki dosyayı masanın ortasına fırlattı.
"İki gün..."
Sinirle dişlerini sıkarken birkaç saniye duraksadı.
"Sadece iki gün içinde yeni dosya hazırlayın."
Karşısında oturan çalışanlara dudağımı bükerek baktım.
Onlar için zor olacaktı. Uykusuz geçirecekleri iki günün sonunda Marcus onları kovabilirdi.

"Çıkın."
Marcus elini salladığında hızla ayağa kalkıp bir dakika bile olmadan odayı terk ettiler.

"Yoruldum."
Ne yapabilirim salak adam?
"Masaj yapmamı ister misiniz?"
Kafasını kaldırıp bana baktı ve biraz önce koltuğuna koyduğu elime uzandı.
"İsterim."
Zort.
Beni tersler sanmıştım.

Ayağa kalktığında peşinden ilerledim.
"Bugün kaçıncı günün Mary?"
"Yirmi üç..."
Cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı. Küçük bir odaya girdikten sonra kravatını çekiştirdi.
"Neredeyse bir ay olmuş."
Kafamı sallarken kravatını omzuma bıraktı.
"Gömleğin yeni mi?"
"Evet. -duraksayarak kaşlarımı çattım- Nereden anladınız?"
Elini sırtıma uzatıp kürek kemiğimin yakınına dokundu.
"Eski gömleğinin burasında ufak bir yırtık vardı."
"Çok dikkatlisiniz."
"Normalde değilim."

Ellerini önüme uzattı. Gömleğinin kol düğmelerini çözdüm.

"Otur."

Dikkatlice koltuğa oturduktan sonra siyah eteğimi düzelttim. Benden uzağa oturduktan sonra bana doğru yattı. Kafasını dizlerime koydu.
"Başım ağrıyor."
"Ağrı kesici verebilirim."
"Sadece masaj yap."
Ellerimi alnına koyduğumda gözlerini yumdu.
"Bir hafta sonra pasta getir."
"Tamamdır, efendim."
"Neden diye sormadın."
"Sormalı mıydım efendim?"
"Senin ilk ayını kutlamak için..."
"Teşekkür ederim. Gerek yoktu."

Sekreter Where stories live. Discover now