Ölüm (Kitabın yenilenmiş halinin ilk bölümü)

197 12 2
                                    

İyi okumalar. Uzun süreden sonra böyle bir bölümle karşınıza çıkmam belki sizi şaşırtmış olabilir ama bazen değişiklik iyidir :))

Işık. Hiç ışık yoktu. Gözlerim açıktı, herkes sahte gülücükler saçarken ben göremiyordum. Karanlık ruhumu esir almış, sanki dıştan boğazıma uzanan bir el nefes almamı zorlaştırıyordu. Gözlerimi defalarca kapayıp açmayı denedim. Uzaklaşması gerekirken daha da yakınlaşıyordu. O koca ve nasır tutmuş eller, artık sadece boğazımı sıkmıyordu. Kalbim acıyordu. Zihnim acıyordu. Nefes almak bile acı veriyordu. 

Üstümde duran beyaz elbiseye baktım. "Artık kırmızıydı." Kafamı kaldıracak gücü bile bulamıyordum. Ellerime baktım. Yumruk yapmaya çalıştım. Acıyla inlerken bunun beni durdurmasına izin vermeyecektim. Her güç acıdan doğardı. Göz yaşlarım acıdan değil, sarf  ettiğim güçten dolayı gözlerime veda ederken yumuşak yatağa yumruk yaptığım ellerimle baskı uyguladım. Sırtımda hissettiğim keskin acıyla tekrar yatağa düşerken hıçkırmaya başladım.

"Şşş geçtı. Geçti. Eğer bir daha denersen bu kadar acıtmayacak." Saçlarım yüzümü esir almışken tekrar doğrulmaya çalıştım. Sırtımda ki acı tüm bedenime yayılırken bu sefer yere düşmüştüm. Soğuk mermer kanayan diz kapaklarımla temasa geçtiğinde kanayan yaramı sızlatmıştı. Açık yaralar her zaman acıtırdı. Yara bandıyla kapanan yaralar ise zihnine kazınırdı insanın. Acıta acıta kazırdınız zihninize. 

Her yer kandı.

Bu kanlar bana mı aitti?

Yoksa içimde cenaze töreni düzenlenen o küçük çocuğun mu?

Bu sefer avuçlarımı daha da sıktım. Tırnaklarım avuç içime batarken dişlerimi sıktım. Nedeni avuç içimin acıması değil ayağa kalkmak için hamle yapmamdı.

"Eğer yine başarısız olursan sözünü tutamazsın." Kanayan bileklerimi çarşafı yeni serilmiş olan yatağa dayadım. Neremle tutsam bana uzatılan o ince dalı, kanıyordu her bir yanım. Dal kırılıyor ve ben tekrar düşüyordum en dibe. Dibin en dibine.

Bileklerimden destek alıp bacaklarımı yerden kaldırdığımda gülümsedim. Her ne kadar hızlı düşersem o kadar güçlü kalkacaktım. Her ne kadar kanarsam o kadar kanatacaktım bundan sonra.

Bileklerimi yataktan çekip yumruk yaptığım ellerimi tekrardan yumuşak yatağa dayadım. Sonunda ayaklarımın üstüne bastığımda çıplak zemin üşümeme neden olmuştu. Sendeleyerek bir adım attığımda dişlerimi sıkıyordum. Çok acıyordu. Sanki tüm kemiklerim kırılmış, damarlarımda bir damla kan kalmamıştı. Ama zihnimde ise hedefimden başka yol görünmüyordu. Her ne olursa olsun o yolda yürüyecektim.

Sonunda duvara ulaştığımda yumruk yaptığım sağ elimi açtım ve onu duvara dayadım. Kapı açıktı. Duvardan destek alarak yürümeye başladığımda dokunduğum yer kan oluyordu. Tek elimden destek almak yetmiyordu güçlü durmama. 

Odadan zorlukla çıktığımda zor bela merdivenlere ulaşmıştım. İki elimle demirliklerden destek alırken derin bir nefes aldım. Çok yorulmuştum. Acıyan bedenimi görmezden gelip merdivenleri inmeye başladım. Her basamak tekrardan kırıyordu kemiklerimi. Her adım tazeliyordu acımı. Hangi acıma ağlayacağımı bilmediğimden ağlayamıyordum. O kadar bile hissedemiyordum şimdi.

Son basamağı da indiğimde hapishaneyi andıran evin beyaz duvarlarında kan görüyordum artık. Ama kimin kanı olduğunu çıkaramıyordum bir türlü. Gözlerimi açıp kapamak, nefes almak bile bir işkenceyken düşünmemeye çalıştım. Eğer o kanlar benim kanımsa, son damlasını intikamım için saklayacaktım. 

Evin beyaz duvarları bile yasa bürünmüşken adımlarım artık zorlamıyordu beni. Sanki bedenimde ki tüm uzuvlar hedefe odaklanmıştı. Acıyı yok sayamasam da sendeleyerek yürümeye devam ettim. Kapıya ulaştığımda zorlukla açtığım ellerimi kulpa koydum. Dişlerimi sıkıp kulpa baskı uyguladığımda ağzımdan küçük bir inilti koptu. Ne kadar geri çekilirsem bir sonrakinde o kadar acıyacaktı.

DipHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin