Pamuk Şeker

171 13 16
                                    

Evet sevgili okuyucularım bölümleri belirli bir zamanda atmıyorum kusura bakmayın. Belki çok beklettim ama özür dilerim. Bundan sonra gelecek bölümü defterime yazdım. Beklemede kalın yine ağlatacağım sizi ;)

"Neredesin? Konum at."

"Tamam." Hıçkırıklarımı yutmaya çalışarak ona konumumu attım. Ayakta kalacak gücüm yoktu. Güçsüzdüm, ama şimdi her zamankinden daha güçsüz.

"Bekle beni hemen geliyorum." Telefonu kapatmadım. Belki nefesini dinleyip rahatlardım diye.

"Kapatmayacak mısın?" Sesini duyduğumda gözlerim kapalıydı. Evden biraz uzaklaşmış bir kaldırıma oturmuştum.

"Kapatmak istemiyorum. Lütfen sende kapatma." Cevap vermedi. Bana izin vermişti, suskunluğunu dinlemem için izin vermişti. Ben onun nefes sesini dinlerken o da hıçkırıklarımın sesini duymak zorundaydı.

"Nefesini tut." Tuttum. Sakinleşmeye çalıştım.

"Şimdi bırak." Bıraktım. Hıçkırmam geçmemişti ama az da olsun sakinleşmiştim.

"Sıkma avcunu." Gözlerimi açarken avuçlarıma baktım. Kanatmıştım yine.

"Aptal mıyım ki?" Cevap gelmemişti. Tekrardan gözlerimi kapatıp aptallığımı ilan ederken ellerimde bir el hissettim.

"Hadi kalk." Ayağa kalkmaya çalıştım. Artık avuçlarımı sıkmıyordum. Gözlerimi bile zorlukla açık tutarken yine hiç gücüm kalmamıştı. Beni ayağa kaldırdıktan sonra ellerimi bırakıp tek elini belime koymuştu. Bıraksa düşecek gibiydim. Sarhoşken bile kendime sahip çıkabiliyordum ama şimdi ölümü bekleyen bir suçlu gibiydim.

"Kızım." Yarı açık gözlerimle küçük bir kız çocuğu gördüm. Yanında babasını. El ele tutuşmuş, pamuk şeker yiyorlardı. Gözlerim dolarken kendimi tutmaya çalıştım. Ben babamla hiç böyle olmamıştım. Hiç tutmamıştı elimi.

"Sevdin mi kızım?" Küçük kız gülümseyip kafasını adamın koluna yasladı.

"Çooooook sevdim." Adam da gülümseyip eğildi ve kızını öptü.

"Ben de seni çoooooook sevdim, ne yapacağız?" Daha fazla dayanamadım. Tutamadım göz yaşlarımı. Özgür' den ayrılıp yürümeye başladım. Birinin ağladığımı görmesi en nefret ettiğim şeydi.

"Bulut öldü ya, gitti ya hani çok uzaklara." Hıçkırıklarım cümlemi böldü.

"Babam da öldü o gün annem de." Küçük kız ve babasından uzaklaşmıştık.

"Birinin sana sevgi göstermesi için her şeyi yapar mıydın?" Beklemiyordum böyle bir soruyu. Göz yaşlarım akıp giderken duraksadım.

"Öldürür müydün çocukluğunu?" Yutkundum.

"Bir sarılmaya ömrümü bile verirdim."

"Ama veremiyorsun işte." Durmuyordu işte yaşlarım.

"Ağlama." Dolmuş gözlerimle ona baktım. Ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Ben de aynı şekilde cevap veremez bir haldeydim.

Bir anda beni kendine çekip sarıldı.

"Bir sarılmaya ömrümü bile verirdim."

Tepki veremedim, biri bana sarılıyordu çünkü. Kaçmak istemiyordum sonsuza kadar burada kalmak istiyordum.

"Lacivert gözlerin, ağlayınca deniz oluyor." İçime çektim kokusunu. Yağmur kokuyordu.

Hayatım boyunca iki insana sarılmıştım. Birincisine her sarılışımda içime çekerdim kokusunu. Alışkanlık olmuştu işte. Senelerin bile eskitemediği bir alışkanlık.

DipWhere stories live. Discover now