Kibrit

723 68 66
                                    

Yeni bölüm ile karşınızdayım. Biraz kısa gelebilir ama bence tam ayarında sizi çok sıkmayacak.

Okuyun ve yorumlarınızı benimle paylaşın. Ben bile bilmiyorum neler yaşanacağını. Cümleler su gibi akıp gidiyor.

"Tamam." Küçük bir tebessüm ile elimi tekrardan tuttu ve koşmaya devam ettik. Artık daha az hissediyordum canımın yandığını. Daha önce hiç bu kadar hızlı koşmadım. Küçükken babamın kollarına giderken bu kadar istekli olmuştum en son.

Ben, bir yabancı ve ellerinde olan ellerim. Birlikte ölüme doğru koşuyoruz, evet ölüme koşuyoruz bizi kucaklasın ve bir daha bırakmasın diye. O ve ruhum koşuyor aslında, bedenim zaten hiç önemli olmamıştı benim için.

Ne kadar koştuğumuzu hatırlamıyorum durduğumuzu bile ellerini ellerimden ayırmasıyla fark etmiştim. O kendini yere bırakırken ben deli gibi gülmeye başlamıştım. Nefes alış verişim ara sıra kesiliyordu.

"Öleceksin."

"Öldüm zaten." Artık rahat nefes alabildiğimde ona doğru baktım. Kafasını arkasındaki duvara vermiş ve gözlerini kapamıştı. Yüzünde küçük bir tebessüm vardı sebebini çözemediğim.

"Boşuna bakma." Dedi gözlerim üzerindeyken.

"Baksan da tanıyamazsın." Tanıyamıyordum. Bu yabancıya ait olan hissi tanıyamıyordum. Gözlerim hala üzerindeydi cebinden bir sigara çıkarıp yaktı ve içmeye başladı. İçindeki dumanı dışarıya üflediğinde ayakkabılarımı çıkardım. Göz ucuyla bana bakıp sigarasını içmeye devam etti. Ayakkabılarımı ters çevirip içindeki taşların düşmesini sağladım. Sonrada ayaklarıma baktım. Kanıyorlardı. 'Ah sen cidden tam bir aptalsın.'

-"Aptal." Kafamı yana çevirdiğimde ayaklarıma baktığını gördüm.

-"Niye? Sen ciğerlerine zarar veriyorsun ben de ayaklarıma." Hafifçe gülümseyip bitmeye yüz tutan sigarasını arkasındaki duvarda söndürdü.

-"Fazla basit düşünüyorsun." Saçmalıyordu.

-"Bunun neresi basit?" Kafasını geriye verdi ve gözlerini kapattı.

-"Ben sigarayı senin basit amaçların gibi düşünmüyorum. Bu benim için sikik psikologlardan daha iyi bir terapi biçimi." Sonra kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri içinde hiçbir duygu barındırmıyordu. Belki bu da onun kendini kamufle etme biçimidir.

Sigarasının küllerini beyaz bir beze döküp ayağa kalktı. Yüzüme bakmadı ve bende bakışlarımı çektim üstünden. Neden beni peşinden sürüklediğini merak etmiştim ama sormayacaktım. Zaten birazdan ayrılacak ve bir daha birbirimizi görmeyecektik değil mi?

"Gidiyor musun?" Dedim kendimi tutamayarak.

"Hiç gelmedim, öyle düşün." Son bakışı atıp uzaklaşmaya başladı. Siyah saçları rüzgarla hareket ederken koyu gözleri sadece hedefine yönelmişti. Ve bu kışın ortasında solgun bedeni etrafa uyum sağlamış gibi görünüyordu. O benden uzaklaşırken kalktığı yere oturdum. Kafamı duvara verdim. Hava soğumaya başlamıştı ve ben burada oturup donmayı bekliyordum aslında doğrusu içimdeki yangını söndürmeyi.

Düşünceler peşi sıra gelirken elim cebime gitti ve içinden bir kutu kibrit çıktı. Her zaman cebimde taşırdım onlardan bir tanesini. Duvarın kenarına iliştim ve dizlerimi kendime çektim. Kibrit kutusundan bir kibrit çıktı ve yandı. O yanarken hiç üşümemeyi diledim. Hep böyle hissetmek istedim. Donmaya yakınken bir kibritin seni bu çirkin dünyadan ayırması.

Gözlerim sokağın köşesinde yavrularını temizleyen anne kediye kaydığında gözlerim dolmuştu. Yaşlar peşi sıra akarken hiç mi sevilmeye layık olmadığımı düşündüm. Düşüncelerle gözlerim buğulanırken kendimi boğuk zihnimin ellerine bıraktım.

DipWhere stories live. Discover now