Yakut

233 23 8
                                    

Yine çok ama çok geç gelen bir bölüm. Farkındayım ama özür dilerim. Uzun süredir kendimi yazabilecek kadar güçlü hissetmiyorum. İyi okuyuşlar <3

Düşündüm. Zihnim de varlığını koruyan korkularımı bir kenara atıp düşündüm. Yaşamak zorunda bırakıldığım bu hayatı düşündüm. Kardeşimi düşündüm. En çok da onu düşündüm. Gökyüzündeyse, eğer beni izliyorsa ne hissedeceğini düşündüm. Ölü birinin hislerini düşündüm. Ölülerin hislerini yaşayanlar şekillendirirdi. Ben ne düşünüyorsam onu hissedecekti.

"Benimle gurur duyacaktı."

Yalan söylüyordum. Bulut; ölümlerden, savaşlardan ve intikamlardan hiç hoşlanmazdı. Ama o benim yaşamak zorunda olduğum hayatı yaşamamıştı. O sevilmişti. Ben ise genelde kimsenin nefretini bile kazanamazdım. Annem hariç.

"Ortaklıklarını nasıl kutladıklarını görmeyi çok isterim." Kırışık yüzü, gülümsediğinde daha da kırışıyordu. Umarım yaşlandığım zaman tek derdim kırışıklıklarım olurdu.

"Adresi mesaj olarak iletirim." Gülümsedim. Gülümseyişim, masumluk kırıntısı bile barındırmıyordu. Beyaz kağıdın üstüne dökülen siyah bir mürekkep damlası gibi yayılıyordu içimde ki intikam arzusu.

Okuldan ayrıldığımda derin bir nefes aldım. Babamın beni görmesini istiyordum. Annemin görmek zorunda kalmasını. Başını çevirmeden gözlerimin içine bakmasını istiyordum. Sevgisiz büyüyen bir çocuk her şeyi yapabilirdi. Bulut olmasaydı içimdeki canavar kanlı dişlerini daha erken geçirirdi kalbimin ortasına. Kalbim ağır hasar alıyordu, canavar intikam istiyordu. Bu canavar kesinlikle benim eserim değildi.

Sanki herkesin toprağına yağmur, benim toprağıma dolu yağıyordu. Ektiğim tüm çiçekleri eziyordu. Artık engel olmam gerekiyordu. Kimseyi affetmemiştim. Zihnimde hapsolan ruhları ile baş etmek hiç kolay değildi. Bugün hepsini serbest bırakacaktım. Bir tek Bulut kalacaktı. O asla oradan çıkamayacaktı. 

Bugün güçlü olmam gerekiyordu. Bulduğum ilk markete girip atıştırmalık bir şeyler aldım. Eve varıncaya kadar hepsini bitirip çöplerini cebime doldurmuştum. 

Dairemin kapısını açıp kendimi içeriye attım ve üstümdeki yüklerden kurtuldum. Hemen sıcak bir duş alıp çıktım. Belime kadar uzanan siyah saçlarımı tekrar boyatmam gerektiğini anladım. Özümden asla kopamayacaktım. 

Saçlarımı hızla kurutup odama geçtim. Buradan kuaföre geçmem gerekiyordu. Ne makyaj yeteneğim vardı, ne de saç boyamayı biliyordum. Dolabımı açıp üst rafa uzandım. Kırmızı mini elbisemi çıkardım ve üstüme geçirdim.

Askıları yoktu ve çok hafif bir göğüs dekoltesi vardı. Omzumun bir karış aşağısından kolu başlıyordu ve parmaklarıma kadar uzuyordu. Elbisenin boyu ise diz kapağımın yaklaşık iki karış üstünde v şeklinde bitiyordu. 

Annem birinden intikam alacağı zaman kırmızı giyinirdi. Ben onun kızıydım sonuçta. Güldüm.

Dolabımdan uzun siyah botlarımı çıkardım. Diz kapağımın biraz altında bitiyordu. Sonrasında uzun siyah kapanımı çıkarıp üstüme geçirdim. Tam telefonumu ve cüzdanımı alıp evden çıkacağım sırada aklıma gelen fikirle beraber odama koştum. Yatağımın altına eğilip büyük bir kutu çıkardım. Kutunun içindeki değersiz şeyleri etrafa fırlatıp siyah ve kadifemsi bir yapısı olan küçük kutuyu elime aldım.

Yere oturup kutunun kapağını açtım. Yakut kolyeyi kutudan çıkarıp dikkatlice inceledim. Varlığını bile unuttuğumu sanıyordum.

Kırmızı yakutun çevresi gri zincirle kaplanmıştı ve gri zincirin tam ortasında küçük bir yakut sarkıyordu. Kolyeyi tamlayan siyah kaliteli siyah bir kadife kumaşı vardı. 

DipWhere stories live. Discover now