Sır

99 10 3
                                    

Bölüm fazla geciktiği için üzgünüm. Yorumlarınızı bekliyorum...

Tuna'nın dolu gözleri Özgür'e kayarken Özgür elini uzattı.

"Kalk hadi." Tuna son kez Özgür'e bakarken uzattığı elini tutup ayağa kalktı. Şu an birbirlerinin yaşadıklarını hissediyorlardı.

"Biraz hava alacağız." Özgür cümlesini kurarken gözlerimin içine bakmıştı. Tuna'ya destek verdi ve birlikte dışarı çıktılar. Derin bir nefes aldım ve kendimi koltuklardan birine bıraktım. 

"Tuna niye bu kadar sinirlendi?" Oğuz'da yanıma oturdu ve benim gibi derin bir nefes aldı.

"Tuna..." Duraksadı ve kendini koltuğa bıraktı. Sanki ağzından çıkacak sözcüklerin yükünü hafifletmek istiyor gibiydi.

"İki yıl bir hastanede yatmış, ruh hastalıkları hastanesinde." Duruşum dik bir hal aldığında kalbimin sıkıştığını hissettim.

"Ne?" Oğuz zorla yutkunmaya çalıştı. Sanki yaşanılanların sorumlusu kendisiymiş gibi konuşurken zorlanıyordu.

"Tam olarak ne için yattığını bilmiyorum. Yekta bir kız için diye bağırdığında Tuna'yı ilk defa bu kadar sinirli gördüm." Yüreğime binen ağırlık varlığını hissettirirken boğulmak istedim. Bu kadar yük bana bile fazlaydı değil mi?

"Belki çok iğrenç bir insanım Gece, ne dersin?" Ayağa kalktım ve çıkışa doğru yürümeye başladım.

"Peki ben senin kadar iğrenç miyim? Hayatımı mahvettiğini biliyordun, daha onlarca insanın hayatını mahvettiğini biliyordun. Niye hâlâ bir şey yapmıyorsun?" Oğuz'un sesi yıllar önceden geliyordu sanki. Artık sesler yoktu, renkler yoktu. Ölen onca masum insanın kanı vardı.

"Hayatımı mahvettiğini biliyordun." Ellerime baktığımda kan gördüm. Sadece kan vardı değil mi? Babamın akıttığı kanlarla yıkanmıştım senelerce.

"Annemin adı Belinay, babam ona çiçeğim derdi. Sonra biri kopardı çiçeğini. Babamın cennet bahçesi cehennem kuyusuna dönüştü." Susuyordum, konuşacak cesaretim hiç olmamıştı. Bildiğim onca sırrın altında eziliyordum. Özgür'ün annesinin boynuna takılan ip şimdi benim boynumdaydı. Boğuluyordum ve bağıramıyordum. Kan akıyordu, sadece kan vardı. 

"Öldürür müydün çocukluğunu?" Fedakar değildim. O kadar bencildim ki papatyaların üstümde ahı vardı.

"Gece Hanım beni duyuyor  musunuz?" Telefonu ne zaman elime aldığımı bile hatırlamıyordum. Kim aramıştı?

"Duyuyorum." Gözlerim Özgür ve Tuna'ya değdiğinde konuştuklarını gördüm. Özgür babası için çocukluğunu benim için babasını ve annesi için duygularını öldürmüştü. Onun kadar fedakar olmayı her şeyden çok isterdim.

"Kardeşinizin öldüğü yangın hakkında bir kaç bilgiye ulaştık. Yarın belirttiğimiz adrese gelebilir misiniz?"

"Sabah adresi yollarsınız." Telefonu kapatıp bahçenin kapısına doğru hızla yürümeye başladım.

"Gece!" Özgür'ün sesini duyduğumda daha hızlı olmaya çalıştım.

"Yine mi kaçıyorsun?" Önümde durduğunda bir adım geriledim.

"Sürekli kaçmak zorunda mısın?"

"Kaçmıyorum." Güldü ve bütün çiçekler tekrardan açtı.

"O zaman azılı bir suçludan korunmaya çalışıyorsun diyelim." Suçlu...

"Hayır." Gülümsemesi solarken buna sebep olduğum için bir kez daha suçladım kendimi.

"Gece ben seni battığın bataklıktan kurtarmak istiyorum. Yaptığım seçim yüzünden-"

DipWhere stories live. Discover now