Yağmur

501 46 51
                                    

Bölüm yine kısa oldu özür dilerim. Olaylar biraz hızlı ilerliyor umarım beğenirsiniz :(

Rota- İyi uykular peder :)

Ekipler kızı ambulansa bindirdiklerinde pansuman yapmaya başladılar. İçlerinden biri ise yerde yatan adamın nabzına bakıyordu. Atmıyordu işte atmayacaktı. Uğraşlarına değmeyeceğini biliyordu Özgür. Öyle de olmuştu, değmemişti hiç bir uğraşa. Adam artık yenilmişti ve çocuk bile engelleyememişti bunu. 11 yaşında babası ölmesin diye koşan o çocuk da yoktu artık. Adam çocuğu öldürmüş ve kendini yaşatmıştı. Bencil bir yaşamın sonunda bencil bir ölüm yaşamıştı.

Adamın bedeni hastaneye giderken, Özgür bir dakika bile durmamıştı evde. Durduğu her an duvarlar üstüne geliyor gibi hissediyordu. Oğuz'u kız ile yollamış ve yalnız kalmıştı yine. Kafasını dağıtmak için şehirde voltalar atıp yine çöplüğüne dönmüştü. Her şeye kızgındı. Annesine kızgındı babasına kızgındı o şişelere kızgındı acısını dindirmek için yağan yağmura kızgındı ama kızgınlık bir çare değildi.

  Bir kaç günün ardından yağmurun şiddeti artarken omuzlarında babasının tabutunu taşıyordu genç. Sanki dünyayı sırtlamış gibiydi. Gözlerinde ki yaşlar kurumuş, ağlamayı unutmuştu. Gri bulutlar matem havası ile birleştiğinde insan kendini tutamıyordu.

Babasını tabuttan çıkarıp açılmış mezarlığa koydular. İlk toprağı genç adam attı ve ardından hayatında sadece cenazelerde gördüğü akrabaları. Ne kadarda sahtelerdi öyle. Sahte gözyaşları ve sahte dilekleri, hepsinden nefret ediyordu. Hepsinin dileklerini dinledikten sonra babasının başında tek başına kaldı. Cenaze işleriyle uğraşacak kafa da bile değildi.

Saatler geçtiğinde artık mezarlıkta da tek başınaydı. Alışıktı mezarlıkta gecelemeye. 

Ellerini ıslanmış toprağa koydu ve babasının alkole başladığı ilk günü hatırlamaya çalıştı.

"Umarım değmiştir." Bu cümlenin altında yatan çok anlam vardı. Umarım değmiştir çocukluğumu öldürmene, bizi harcamana, beni sevmemene.

"Umarım cennettesindir." Bu sadece bir dilekti. Kendisi de biliyordu babasının hiç masum olmadığını. En büyük günahının sevdikleri üzerine olduğunu Özgür'de biliyordu. Son kez yağmurun ıslattığı toprağa baktı ve ayağa kalktı. Boğazında oluşan yumru geçmiyordu.

"İyi uykular peder." Adımları onu mezarlıktan uzaklaştırırken kendini hiç olmadığı kadar güçsüz hissediyordu. Sanki dünyanın sonu gelmişti ve o ayağını incittiği için üzülüyordu. Kaçamayacağını bildiği halde koşmak istiyordu.

"Özgür!" İsminin seslenilmesiyle arkasını döndü.

"Oğuz?"

"Cenaze işlemlerini halletmeye gittim ben. Baya uzun sürdü sonra sen evdesindir sandım ama evde değildin. Biraz yalnız bırakayım dedim ama hata yaptım sanırım." Cevap vermedi. Sanki konuşursa yağmurlu hava fırtınaya dönecekmiş gibiydi.

"Özür dilerim oğlum sonra da halledilirdi o, seni yalnız bırakmamalıydım." Suskunluğunu koruyarak yürümeye devam etti. Söyleyecek bir şeyi yoktu zaten. 

İki arkadaş yan yana yürüyorlardı. İkisi de sırılsıklam olmuştu.

"Sen eve git." Oğuz saatlerdir konuşmasını bekliyor gibi sevinçle gülümsedi.

"Alkol şişelerini temizle."

"Sen ne yapacaksın?"

"Kediler için ne gerekiyorsa." Yolları ayrılırken Oğuz eve doğru yürümeye başladı. Arkadaşının bu dengesiz davranışlarına alışmıştı ama babasının mezarlığından çıkıp bir mağazaya girmesi garip gelmişti. Yine de onu asla haksız bulmuyordu çünkü o bu hayatta tanıdığı en güçlü insandı ve daha çok yorulmasını istemiyordu. En iyisi evi onun temizlemesiydi. Çünkü arkadaşının bu ağır yükü sırtlanmasını istemiyordu. Zaten yeterince yük vardı omuzlarında. 

DipWhere stories live. Discover now