Nefes

134 19 11
                                    

İyi okumalarrrr

Bazı anlar unutulmaz, unutulamaz. Zihninizde siz ölene kadar varlığını sürdürmeye devam eder. Siz çürürsünüz ama o anlar çürümez. Ölümün çare olacağını düşünürsünüz ama başaramazsınız. Her kapının ona çıkacağını bile bile açılmamış kapıların anahtarlarını ararsınız çaresizce. Gözünüzün önünde dursa da elinize almazsınız o anahtarları. Çünkü tek umudunuzun o olduğunu bilir, kaybetmek istemezsiniz.

Bulut ölmüştü. Kabul edemediğim bir gerçekti bu. Dünyada ki bütün insanlar ölmüş olabilirdi ama Bulut ölmüş olamazdı. Konu Bulut olunca o kadar bencildim ki herkesin canı yansın bir tek onun yanmasın istiyordum. Herkes gitsin bir tek Bulut kalsın. Ama gerçekler gözümün önündeydi. Herkes yaşıyordu hepsi kalmıştı sadece Bulut gitmişti.

Nasıl nefes alınır unutmuştum. Kimse hatırlamama yardımcı olmuyordu. Gidişinin üzerinden kaç gün geçmişti bilmiyorum. O gittikten sonra bütün saatler durmuş, aynalar kırılmıştı. Sanki yer çekimi ortadan kalkmıştı. İçimden öyle büyük bir şey kopmuştu ki bir rüzgar esse uçacakmış gibi hissediyordum. Aynı zamanda öyle büyük bir yük binmişti ki sırtıma tek adım atacak mecali kendimde bulamıyordum.

Gözlerimi karşıdaki duvara kilitlemiş öylece düşünüyordum. Kimse yoktu, sesler geliyordu ama gerçekten kimse yoktu. Ben ağlarken de ölürken de kimse yoktu.

"Eşyalar bu odaya koyulacak." Saatlerdir tek net duyabildiğim ses buydu. Sanki kardeşim ölmemiş, o yangında sesini duyuramamış ve yanarak ölmemiş gibi hemen yeni bir ev tutmuş eşyalarını yerleştiriyorlardı.

"Evet bu koltuk tam karşıya." Annem eliyle oturduğum yeri gösterdiğinde gözlerinde ki sevinç anında öfkeye dönüşmüştü. Gözlerim yavaşça kendime doğru çektiğim bacaklarıma kaydığında annemin sesi bacaklarımı daha çok kendime çekmeme neden oldu.

"Ne işin var burada senin!" Gözlerimde hangi hisleri taşıdığımı bilmiyorum ama koltuğu taşıyan adamlardan biri annemden daha merhametli bakıyordu bana.

"Kalk hemen!" Ayağa kalkacak gücüm gerçekten yoktu. Annemin canımı yakması da zerre umurumda değildi. Dediğini yapmayıp oturmaya devam ettiğimde hışımla yanıma gelip kolumdan tuttu ve odadan çıkardı. Kolumu bıraktığında ayakta durmak için duvardan destek aldım.

"Bak seni öldürmem için zorlama beni!" Omzuma vurduğunda hissetmiyordum artık.

"Anlıyor musun beni!" Çenemden tutup kendisine bakmam için zorladığında gözlerim kan çanağı olmuştu. Ama onun koyu yeşil gözlerinde tek bir kırmızı çizgi bile yoktu.

"Tamam." Bu tek kelimeyi söylerken bile nefes almak canımı yakmıştı. Çenemi bırakıp merdivenlere yöneldiğinde tepki vermedim. Tam kendimi yere bırakacağım sırada bu sefer de babam gelmişti yanıma. Gözlerinde annemin öfkesi yoktu. Gözlerinde ben vardım, duru bir şekilde ilk defa görmüştüm gözlerini. Hissetmiyordu çünkü yakmıştı hislerini.

"Gir şu odaya biz gelene kadar da çıkma." Kolumdan tutup rastgele bir odaya koyulduğumda kendimi bir çöp kadar değersiz hissediyordum. Kapı arkamdan kilitlenirken güldüm. Gülerken ağlamaya başladığımda aşağıdan bir kapının çarpılma sesini duydum.

Gözlerimi kapıdan ayırdığımda bir yatak gördüm. Siyah bir yataktı bu. Duvardan destek alıp yatağa doğru yaklaştığımda yorganın kabarık durduğunu fark ettim. Kalbimin ritmi değişirken bir adım daha attım ve yatakta birinin yattığını gördüm. Sanki zemin altımdan kaymış gibi duvara yaslandım. Geri geri giderken gördüğüm manzaranın gerçekliğini sorguluyordum. Delirmiş olmayı umuyordum. Ben delirmiş olsaydım da bu gerçek olmasaydı keşke diye düşünürken bir müzik çalmaya başladı.

DipOnde histórias criam vida. Descubra agora