Bölüm 42

1.9K 326 34
                                    

Zeycan'ın numarasını engelledim telefonumdan. Aramasına, iletişimde kalmasına böylece engel olacağımı sandım. Kapıyı açan bendim kapatan da ben olursam kapanırdı nasılsa. Hem Zeycan anlamayacak biri değildi ki, Sinan ile sorun yaşamak istemiyorum dedim mi de olurdu biterdi.

Sinan ile sorunlarım Zeycan'ın telefonunu engelleyince geçmemişti. Sinan gitmiş, Zeycan ile görüşmüş. Yapacağı şey değildi. İki durur bir konuşur Sinan. Ani hamlelerde bulunmazdı. Yapmış işte... Oradan dönüşte de galeriye çıkıp geldi. Seda bir kenarda oturuyordu. Verdiğim tuvale saçma sapan bir şeyler boyuyordu. Resim yeteneği yoktu. Tırnaklarını yiyordu. Muhtemelen de saçlarını yoluyordu. Kimse onun saçlarını bir acayip kesmemişti. Zaten Seda saçlarının uzamasına müsaade etmiyordu.

Sinan, içeri girdiğinde gözleri parladı Seda'nın. Gözlerini hiç ayırmadı Sinan'ın üzerinden. Bilir gibi Sinan da doğruca onun yanına geldi. "Bak sana ne aldım," dedi elinde tuttuğu kutuyu uzatarak. Hevesle açtı paketi Seda. Üzerinde Seda yazan bir bileklik. "Görünce sen geldin aklıma." Hâlbuki bilhassa almıştı. Ali'ye zarar vermeyi sürdürmesinden endişe ediyordu belki de. O sıralar kocamla açık açık konuşamadığım için hangi sebepten olduğunu ancak tahmin edebiliyordum.

"Beğendin mi?" Beğenmiş başını salladı çocuk. Sinan da kafasını tuttu, göğsüne yasladı. "Çok da yakıştı," dedi.

Seda, yeniden resme döndüğünde ki bunu isteyerek değil Sinan'ın isteği ile yaptı, Sinan ile mutfağa geçtik. Kahve makinesini çalıştırdı o.

"Midemi bulandırıyor kahve kokusu," dedim ben, kapattı tekrar.

"Zeycan'a gittim. Bakma öyle. Sakın bakma. Evet, kendimi küçük düşürdüm ama sebebi sensin. Şüphe bıraktın içimde. Büyük şüphe. Seninle iletişimde kalmasını istemediğimi söyledim. Görüşmenizi doğru bulmadığımı da..."

"Karına söyle demedi mi?"

"Tabii dedi. Karım senden vazgeçemeyebilir korkuyorum çocuklarım var demek vardı ama... Karım beni kırmayacaktır fakat senden emin değilim dedim. Güvenilir bulmuyorum seni dedim."

"Ben Zeycan'dan vazgeçemem ve sen bunu biliyorsun ama çocuklar için sürdüreceksin öyle mi?"

"Öyle Deva."

"Bravo. Ee bir Ali değil mi? Neyine dert ediyorsun?"

"Bir Ali mi?"

"Karnımdaki için çözüm basit..."

"Mert hiç etkilenmez yani."

"Mert, koca çocuk. İdare eder. Sen Zeycan'a gitme sebebini bana güvenmemek olarak gösterirsen Sinan, ben de bu evliliği bitiririm."

"Bitirirsin!"

"Evet!"

"Nah bitirirsin!" Sesi yankılandı kulağımda. Kavga büyümedi. Kavgalar büyümez onunla. Döndü arkasını gitti.

Şeytan dedi ki dön içeri bütün hıncını al şuncağızdan... Adımlarımı yere vura vura girdim içeri. "Sen..." dedim yüksek sesle. "Bizi ne hale getirdiğinin farkında mısın? Sana sus dedim. Çeneni tut. Kocaman kızsın. Üzerine vazife olmayan işlere ne demeye burnunu sokuyorsun..."

Beceriksiz parmakları arasında fırçası, parmak uçları boya olmuş, dudağının bir kenarı da yeşile boyanmış, gözleri doldu. Ayağa kalktı. Sanki saygı duruşuna çağırdı birisi onu. Verecek hesabı yoktu. Hangi yüzle soracak hesabım vardı ise... Sarılsam, aman desem benim deli damarım tuttu mu bilmem ben hatır gönül yıkarım işte... Onu da yapamadım. Elim ayağım titredi, başım döndü, yer kaydı ayağımın altından ve düştüm yere.

DEVAजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें