Bölüm 40

1.8K 343 24
                                    


Seda, büyüdüğü mahalleden ayrılırken dönüp bakmadı arkasına. Tıpkı benim gibi. Arabanın belli belirsiz motor ve lastik sesi, nefeslerimizin sesi... Derken telefonum çaldı. Arayan Sinan'dı. Mesajla karşılık verdim. Müsait değildim birazdan dönecektim.

"Nereye bırakayım sizi Deva?"

"Bilemedim," dedim bir an. Dönüp çocuğa baktım. İnsanın da yüzüne bakacak yüzü olsa. O bana bakmıyordu. Zeycan'a fısıldadım. "Sinan'a söylerse..."

"Konuşmalısın!" dedi usulca Zeycan.

"Nasıl?"

Omuzlarını kaldırdı, şaşkın gözlerine büktüğü dudaklarını yardımcı kılarak. "Aç mısın Seda?" diye sordu.

"Yok."

"Tatlı sever misin?"

"Yok."

"Dondurma seviyorsundur ama."

"Sevmem."

"Seversin seversin. Biz en iyisi dondurma yiyelim."

Oturduğumuz kafede, dondurması tabağında eridi durdu. Zeycan, kahve içti bense bir bardak su. Üçümüz de sessizdik. Zeycan'ın yardımına ihtiyacım vardı ve o da çocuk dilinden anlamıyordu. Karşımızda bir tane çocuk iki yetişkin ne yapacağımızı bilmiyorduk. Kulağıma eğildi. "Açık açık söyle bence!"

Başka yolu yok gibiydi. Oysa anneydim ben. Ali'nin psikolojisini düşünürdüm. Büyütürken ince eler sık dokurdum.

"Seda, bu abi benim asıl kocam değil," dedim. Konuya benim derdim ile giriş yaptım. "Sadece arkadaşım. Aslında kocam da çok iyi biridir ama maalesef ki seni kardeşim sanıyor." Bakışlarını başını kaldırmadan dikti bana. "Seninle anlaşalım. Ona aksinden bahsetme. Zaten resmi kayıtlarda da biz seninle kardeşiz. Ben resmi olarak vasin olabilirim yani böyleyken de. Yanımdaki abiden ve aslında ikimiz arasındaki bağdan ona söz etmemeni istiyorum. Olur mu?"

"Olur!" dedi.

İşte bu kadar kolay der gibiydi Zeycan'ın bakışları. Halloldu bitti. Halledilmediğini biliyordum. Bilmezden geldim.

Zeycan ile kafeden sonra ayrıldık. Seda'yı alıp evime götürdüm. Taksinin arkasında yan yana ve sessizdik. Apartman girişinde indik. Gel demesem yürümüyordu. Geç demesem içeri girmiyordu.

"Burası benim evim," dedim içeri girerken. "Kocamın adı Sinan. Benden altı yaş ufak bir kızı var, bir de on altı yaşında oğlu. İkimizden 3 yaşında bir oğlumuz var. Adı Ali. Şimdi kreşte. Akşam babası işten çıkınca alıp onu eve getiriyor. Mert, liseye gidiyor. Ceylan da mimar. Evlenmek üzere hatta yakında da bu evden gidecek." Kapı girişinde öylece duruyordu. "Seni banyoya götüreyim. Ceylan'ın giysilerinden sana olan bir şeyler bulabilirim. Sonra senin üzerine göre giyecekler de alırız. Merdivenlerden çıkmamız lazım." Şeş kaza dokundum. O çekildi, ben çekildim. Hayatım boyunca hiç hissetmediğim duygularla boğuşuyordum.

Banyoda ona yardım etmedim. Musluğu açtım, sıcak suyu ayarladım. Koca çocuk yıkanır herhalde diye düşündüm. Bu iş uzun sürünce de kapısını tıklattım. Ses gelmedi içeri girdim. Bıraktığım yerde ayakta duruyordu. Ne yaşadığını anlamak istedim, çözümlemek... Seda, normal bir çocuk değildi. Yerinde kim olsa normal olamazdı.

"Seni yıkayayım mı?"

"Yok."

"Çekinmene gerek yok. İkimiz de kadınız." Ben senin annenim diyemedim. Denmiyor öyle.

DEVAWhere stories live. Discover now