Bölüm 12

2K 367 16
                                    

Yaprak sarmalı, yoğurtlu, Güveçli efsane bir akşam menüsü hazırlamıştı Eser. Sofrayı kurdum. Zeycan ortalarda yoktu ben bunları yaparken. Atların yanında olduğunu tahmin ettim. Birazdan gelip kucağındaki odunları sobanın yanına koydu, gidip ellerini yıkadı ve ben ayaküstü yemeye devam ederken yerine oturdu.

"Ailece yemek yenmez miydi sizde?" dedi alaşağı eden bir üslupla. Söylediklerini ağzımı yaya yaya tekrarladım. Ters ters baktı bana. Sessizce yemeğini yedi. Ben de öyle yaptım.

Her zamanki gibi masanın üzerindekileri birlikte taşıdık mutfağa, oradan bulaşık makinesine. Ben masayı silerken o sobaya odun attı. Ardından çaydanlığı taşıdı. Belli ki zengin ama klasik bir ailede büyümüş Zeycan alışkanlıklarından vazgeçmiyordu. Sobanın yanına çektiği tekli koltuğa oturdu, elinde telefon video izlemeye başladı. Videonun sesinden ne izlediğini merak edip arkasından izledim biraz sonra da başının tam üzerinde dururken ona bu kadar yakın olmaya karşı koyamayıp kendimi kucağına bırakıverdim.

"Hop!" falan dedi ama yine de kucağından kaldırmadı beni. Bacaklarını indirdi, ben de biraz kayınca başımı göğsüne yaslayıp izlediğine bakabildim.

"Bu adam psikolog aslında," dedim izlediği programın sunucusunu göstererek. Elbette biliyordu, programı zaten takip ediyordu. "Bir hayat kadınını almıştı programa izlemiş miydin onu?"

"Hiç samimi bulmamıştım kadını."

Nihayet normal bir iletişim kanalı bulmuştum. Başımı biraz dikleştirip ifadesini görmek istediğimde göz göze gelince kucağında ters dönüp yüzüm yüzüne dönük bir şekilde durdum. Baktım gülümsüyor. Yetmedi bir de telefonla birlikte belimden de kavrayınca dudaklarından öpüverdim. Çekti kendini.

"Yok, öyle yağma. Bana anlatacaksın her şeyi."

"Asıl fahişe sensin," dedim. "Bedel istiyorsun."

"Muameleli hem de."

Güldürdü beni serserice tutumu. "Her şeyi anlattıktan sonra benimle sevişmek bile istemeyeceksin."

"Buna ben karar veririm. Ben senin için bir kadını kandırıyorum. Sen de benim için sırlarını ifşa edebilirsin herhalde değil mi?"

"Peki." İkna edici bir yalan bulabilir miyim diye düşünerek indim kucağından. Ortadaki sehpanın kenarına oturdum. Böyle daha yakındım çünkü. "Söz ver önce. Bu saatte defol git demeyeceksin?"

"Sabaha kadar bekleyebilirsin."

"Tamam. Sen kaşındın. Ben senin yerinde olsam ardını arkasını aramaz keyfime bakardım. Şurada bir hafta sonra ben de olmazdım sen de ama hayatının bir haftası olabilirdi. Eminim şu senin seks bağımlısı kızdan daha fazlasını verebilirdim."

"O kadar emin olma," dedi sakince. Sessizlik girdi aramıza, cesaretimi toplamam gerekti çünkü. Velhasıl eninde sonunda başladım anlatmaya.

"Son sınıfta bir çocukla tanıştım. Her zaman gittiğim kafenin sahibi tanıştırdı. Anlaşırsanız takılırsınız falan diye. Anıl. Lüks arabası falan var. İşte öğrencilikte arabası olan sevgili candır dedim ben de. Anıl ile birkaç gün takıldık. Bana hep sen gibi ailemle ilgili sorular falan soruyordu. Ben de anlatmak istemiyordum. Ciddi mi düşünüyor nedir falan derken sonunda benim kimsesiz olduğuma ikna oldu ve asıl niyetini açık etti. Biri var dedi, Bursa'nın yerlilerinden, zengin bir ailenin oğlu. Israrla evlenmek istiyor, saf kılıklı da bir şey. Onu kandırıp parasını alacaksın. Yüzde elli elli kırışacağız. Saçma ve tehlikeliydi ama pek de kaybedecek bir şeyim olmayınca... Şişko bir adamdı Bursalı. Saftı da sahiden. Beni ailesiyle bile tanıştırdı. Hepsi çok sevdiler beni. Anıl'ın, annesi ile dayısı annem babam oldu geldi istediler beni. Pırlanta takı taktılar, elmas yüzük bilmem ne." Zeycan oturuşunu dikleştirdi. "Sonra bunun uygunsuz fotoğraflarını çektik ve şantajla aileden para aldık. Takılar da üstüne kaldı."

DEVAWhere stories live. Discover now