Bölüm 9

2K 319 13
                                    


En baştan göğsüne yasladım başımı. Az evvel en rahat pozisyon oydu çünkü. Bu defa filmi o seçmişti. Dramatik bir filmdi, baştan uyarmıştı. Ağlarsam karışmazdı. Ağlamadım. Göğsünde, kokusunda, omzumda bir vakit sonra kıpırdanan parmaklarının hissinde, kulağıma değen kalbinin sesinde, kokusunda, nefes alışverişinin ritminde, yüzüme değen pamuk kumaşın altındaki teninde tutku ile doldum.

Boğazımdan karnıma doğru inen fokurtular... Ben fokurtu diyorum onlara, siz ne diyorsunuz? Hani kaynar suyun üzerindekiler... Ne farkı var sahi?

Karnımın içine geldiğinde filmin hangi noktasıydı bilmiyorum çünkü filmi izleyemedim bu defa. Zeycan'ın nefes alışverişi sıklaşınca onun da izlemediğine emin oldum. Onu ben öptüm.

Sanırım ben ilk kez bir adamı isteyerek ilk öpen oldum. Dudaklarından... Dolgundur Zeycan'ın dudakları. Ne kadar istiyorsam o kadar uzun öptüm. Bir öpüşme değildi. Öpüşmek istemediğimden değil sonraki hamleyi o belirlesin diye geri çekildim.

"Haklısın," dedi birden kollarını üzerimden çekti ve ayağa kalktı. "Bu kadar yakın durursak olacağı bu."

Reddedilmeyi beklemiyordum dersem yalan olur. Kolay adam değildi Zeycan.

Kalkıp gitti salondan, bir başıma kaldım bir süre, sonra sırtımı dönerek yattım ve örttüm üstümü. Adım seslerini dinledim. Bir ara dışarı çıkıp geri girdi. Ardından da adım seslerini seçemediğim bir anda omzuma dokundu: "Deva uyudun mu?" Yüzümü döndüm. Başucuma yere diz çökmüştü. "Ata binelim mi?"

"Atlar geceleri görür mü ki?"

"Ayıpsın. Onların gözü zayıf ışığa çok duyarlıdır."

"Soğuk ama..."

"Boş ver, üşüyünce kıyamet kopmayacak."

"Keşke kopsa," diyerek toparlandım. Üzerimi düzelttim ayağa kalkıp. Montumu aldım askıdan.

"Sana bere buldum," dedi o sırada arkamda. Örgü, siyah renkli bir bere tutuyordu. "Sanırım dedemin." Başıma geçirdi. Kendisi de montunu giyindi.

Yeni botlarımı geçirdim ayağıma. Sabahki atı yularından tutarak bahçeden dışarı çıkardık. Önce o bindi ata sonra da sabahki gibi aldı beni önüne. Yavaş yavaş ilerlemeye başladı at.

"Çok karanlık!" Tek bir sokak lambası olmayan zifir karanlık bir tepeydi orası.

"Uzaklaşmayacağız korkma."

"Korkmuyorum da atın ayağı takılır bir yere de düşeriz diye..."

"Yavaş gidiyoruz, düşersek tutarım ben seni. Üstüme düşersin."

Üstüne düşmenin hayali çık aklımdan. Hayaliyle meşgulken sormaz mı "Ne düşünüyorsun?" diye.

"Hani haklıydım, çok dip dibeydik."

"Bir karşı konulamaz tarafın var."

Kalbim durdu sandım. Gözlerimi kapattığımı, soluğumun sıklaştığını anlamam bile zaman aldı. Üzengiyi tutan ellerimi tuttu o anda. "Bana hayatına dair gerçekleri anlatman gerekiyor Deva."

"Neden? Evlenecek miyiz?"

"Hı... Kimliğini çıkarır çıkarmaz." Sözde alay ediyordu. "Sana güvenmek istiyorum."

DEVAWhere stories live. Discover now