40.BÖLÜM: ❝Sevgi❞

En başından başla
                                    

Gülümseyerek elini kulağının altına koymuş bana bakıyordu.

Yüzüme doğru yaklaşıp yanağıma öpücük kondurdu. Gülümsemesi yüzünde daha da büyürken hafifçe doğruldu.

"Kahvaltı hazırladım." diye fısıldadı.

Kahvaltının güzel kokusu burnumu büyülerken ben de onun gibi yerimden doğruldum.

"Neden yerinden kalktın Çınar?" dediğimde gözlerim yine göğsüne kaymıştı.

"Ama senin dinlenmen gerekiyor Çınar."

Çınar omzunu silkti. "Bebek gibi uyuyordun. Ben de kıyamadım."

Gözlerimi ovuşturdum.

Aslında bu yaptığı davranış çok hoşuma gitmişti ve beni tarifsiz bir mutluluğa sürüklemişti.

Yüzümü yıkamak için banyoya girdim ve aynadan sırıtarak kendime baktım öylece.

"Sence ben bu kadar şeye şımarır mıyım?" diye aynadan kendi kendime sorduğumda bir anda arkamdan Çınar belirdi ve bir kolunu omzuma atıp, diğer koluyla bana sarıldı.

"Şımar." diye fısıldadı kulağıma eğilip.

"Çocukken şımarma derlerdi. Şimdi büyüdük ve bize karışacak kimse yok." Yanağıma bir buse kondurdu.

Yüzümde kocaman bir gülümseme açtı.

"Merak etme ben kızmam Eylül." deyip gülümseyerek yanağımı sıktı.

"Hadi çaylar soğuyor." dediğinde hızla yüzümü yıkadım ve beraber mutfağa geçtik.

Mutfakta masayı görmemle donup kalırken Çınar da benim için sandalyemi çekmişti.

Masada bir kuş üzümü eksikti neredeyse. Her çeşit kahvaltılıklar vardı. Patates kızartmasından menemene kadar her şey vardı.

Simit ve poğaça bile vardı.

"Sen dışarıya mı çıktın?"

Çınar burnunu kırıştırdı önce. "Ama ne yapayım?" diyerek çocuksu bir tavırla bana baktı.

Bu hallerine gülümsedim.

"Senin yerine ben dinleniyorum ama olmaz ki. Daha dün acı içindeydin. Ne oldu sana?"

"Sevgin beni iyileştirdi." diye fısıldadı ve çaydanlığı alıp bardaklara çayları koymaya başladı.

Ben hala hiçbir şey yapmazken kapının çalmasıyla beraber bari bunu kendim yapayım diyerek kapıyı açtım.

Açmamla beraber ise bana sırıtarak bakan bir Rüzgar ile karşılaştım.

Daha dün annemlerle beraber gelmemiş miydi?

"Bir buyur yok mu abla?" ayakkabılarını çıkarıp beni iterek içeriye girdiğinde kapıyı kapattım ve ayaklarımı sürüyerek peşinden ilerledim.

Çoktan masaya kurulmuştu bile.

"Abla al bunları da." Rüzgar bir yandan bana doldurulan çayı içerken bir yandan da uzattığı kutuyu elime verdi.

"Düğünde takılan takılar. Annemler dün getirmeyi unutmuş."

Elinden kutuyu aldım ve şimdilik nereye koyacağımı bilemez bir şekilde odamdaki dolabımın bir köşesine kutuyu sıkıştırdım.

Mutfağa girdiğimde Çınar ve Rüzgar koyu bir şekilde sohbete dalmışken gülümseyerek yanlarına oturdum.

Rüzgar ve Çınar ben geldiğimde sustuğunda kaşlarımı çatarak onlara baktım.

Engelsiz Engeller Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin