93. BÖLÜM: "KÜP CAKE"

Start from the beginning
                                    

Tüm akşam gözlerini onun üstünden almakta zorlanmıştı. Her şeyiyle, her zaman ilgi çekici olan bu çocuk bu akşam ayrı bir karizmatik gelmişti Kerim'in gözlerine.

Cüzdanında kendisine ait vesikalık bir fotoğraf taşıdığını bilmek de Kerim'e neler yapmıyordu ki? Sahiplenmeyi ve sahiplenilmeyi aynı anda iliklerine kadar hissediyordu.

Ferdi onu minicik bir hareketiyle göğe çıkarıp dünyanın en mutlu insanı ilan ederken, farkında olmadan ettiği bir lafla da gerisin geri ama çok sert bir şekilde yeryüzüne indirebiliyordu.

Varını ve yoğunu bir kişiye bağlamak galiba böyle bir şeydi. Kerim asla şikayetçi değildi bundan ama artık anlıyordu ki onu bu hayatta en mutlu edecek kişi Ferdi'yken bunun tam tersine de ancak Ferdi sebep olabilirdi.

"Eminim eminim, aşırı yorgunum ya." Koltukta biraz kayarak oturduğunda başını arkaya yaslayıp gözlerini kapattı çocuk. Çok da yorgun değildi aslında... İyi hissediyordu...

Üzerinde dar, koyu renk bir pantolon vardı ve Kerim'in gözleri çocuğun üstünde minik bir gezintiye çıkmışken, kasıklarına yakın bir yere öylesine koyduğu kemikli, güzel eline kaydı. Deri bir kaç bileklik takmıştı dövmesinin olduğu bileğine Ferdi. Avcunun içinde iyileşmeye devam eden yaraların açık pembe renkteki taze izleri dışarıdan gelen sokak ışığının altında hafifçe parlıyordu.

"Dün akşam iyi dinlenemedin mi?" Kerim elini kaldırarak Ferdi'nin yakışıklı yüzünü örtmüş asi, siyah tutamları kulağının arkasına yerleştirdi ve onu daha rahat görebilmek için hafifçe yan döndü.

Yüz hatlarına bitiyordu çocuğun. Harika bir çene yapısı vardı, kemerli burnu öyle muhteşemdi ki Kerim onu daha başka bir şekilde hayal bile edemiyordu. Elmacık kemikleri ise dişlerini kamaştırıyordu, onları ısırmaktan aldığı zevk ortadaydı. Dudakları ise... Kerim o dudakların köpeğiydi artık. Bunu bu şekilde, bu tabirle dile getirmezdi elbette. Dudaklarının köpeğiyim demezdi ama kendine ait gösterme yöntemlerine sahipti...

O yöntemlerden bir kaçı arsızca zihninde belirip aklını bulandırmaya başlamıştı bile gözleri uzunca bir süre o dudaklarda takılı kalınca.

Ona öpüşmeyi sevdiren, bu dudaklardı...

Ferdi tek gözünü açtı önce, saçını düzeltirken tenine sürtünen ve onu çaktırmadan usulca seven parmaklarla gıdıklanan içini görmezden gelmeye çalıştı. "Yaniii. Sızmışım ama ara ara midem çok fena oldu. Uyanıp durdum, yatakta yuvarlandım. Yataktan da yuvarlandım hatta. Yuvarlanmışım daha doğrusu. Halının üstündeydim sabah."

Kerim gülümsedi. "Keşke bende kalsaydın. Çok güzel bakardım sana. "

"Yok be, iyi ki evde kalmışım. Başına bela olurdum bütün gece. Söylemeyecektim ama söyleyeceğim. Kustum Kerim."

"O yüzden mi bugün hiçbir şey içemedin?" diye sordu Kerim. Çocuğun geceyi bu kadar kötü geçirdiğini tahmin etmemişti. "Ayrıca başıma bela falan olmazdın, olmazsın. Bu nereden çıktı şimdi? Bir daha böyle bir şey dediğini duymak bile istemiyorum."

"Hı hı, tamam, demem." dedi Ferdi adama hak vererek. Adam hastayken onunla ilgilendiğinde, bu durum Ferdi'ye hiç de yük gibi hissettirmemişti. Adamın da onun için aynı şekilde hissediyor olduğu düşünülürse bela olma lafı biraz yersiz ve Kerim'i sinir edecek bir laf olmuştu. "Kuş kafamın mutluluğunu görmek istemesem bugün hiçbir güç beni evden çıkaramazdı." diyerek konuyu değiştirmek istedi Ferdi.

ASİL bxbWhere stories live. Discover now