17. Bölüm

69 13 0
                                    

Da Shan ile birlikte gelen diğer adam hemen atları yönlendirdi ve dizginleri Chu Huan'a verdi.

Chu Huan bu genç adam hakkında da bir fikre sahipti. Görünüşü biraz kadınsıydı ve diğer insanlardan daha nazikti. Hem erkeklerin hem kadınların, dünyanın geri kalanından bir beden daha büyük olduğu bu Liyi Klanında, biraz zayıf ve küçük görünüyordu. Ayrıca tercüme edildiğinde At Kırbacı anlamına gelen Bian diye bir adı vardı. 

Nasıl bir kırbaç olduğunu ya da ailesinin ondan ne tür beklentilerle bu ismi koyduğunu bilmiyordu...

Klan içinde Bian'ın matematikte en iyisi olduğu söylenirdi. Ticaret için Nan Shan ile nehir boyunca seyahat eden kişi hep o olurdu. Yılda sadece birkaç kez köyünden çıktığı halde, parkta yürüyor gibi rahattı. Çinceyi de diğerlerinden daha iyi öğreniyordu.

Da Shan, Chu Huan'a dizginleri sunarken utangaç bir şekilde gülümsedi. Ardından tekrar tekrar, "Hızlı olalım." dedi.

Bunu arka arkaya üç veya dört kez söyledi. Chu Huan'ın izlenimine göre Da Shan sabırsız bir kişi gibi görünmüyordu. Sanki her adım attığında, onu tedirgin eden bir şey varmış gibi dağ eteğine ve ormana baktığı dikkatinden kaçmadı.

Da Shan bıçağını beline sokarken ifadesi gergindi, hareketleri her zamankinde daha sertti.

Bu durumun kasıtlı olup olmadığı bilinmez ama yürürken Chu Huan onun önüne, Bian da arkasına geldi ve onu ortada sıkıştırdılar.

Sadece pazara gidiyorlardı ama karşıdan gören bu gergin ve sorunlu ortama baktığında savaşa gittiklerini zannederdi.

Üç adam ve yük taşıyan birkaç at, nehrin sisli kısmına ulaştılar. Orada çamaşır yıkayan kadınlar ve suda oynayan çocuklar yoktu. Hızlı atlar ön toynaklarını suya soktuklarında arkalarından uzun ve tiz bir kartal çığlığı duyuldu. Yavaş yavaş yaklaşıyormuş gibi, havada büyük bir çift kanadını çırptığında ortaya çıkabilecek bir ıslık sesi ona eşlik etti.

Bian kaşlarını çattı ve Da Shan'a baktı. Fısıldadı, "Bu sefer neden bu kadar hızlı?"

Da Shan başını salladı ve yorum yapmadı. Sadece, "Çabuk gidelim." dedi.

Chu Huan arkasına baktığında on metreden daha yakınlarına inmek üzere gökten düşen devasa bir kartal gördü. Onlara bakarken gözleri parlıyordu. İki kanadını tamamen açtığında uzunluğu üç metreyi bulabilirdi.

Ama bu büyüklükteki kartallar genelde Kuzeydoğu Çin veya İç Moğolistan'da olmaz mıydı?

Chu Huan daha fazla düşünemeden bir dizi kuş çığlığı duydu. Başını kaldırdı, gökten büyük kartallar yağmur gibi yağarak hızla ve art arda öldürme niyetiyle dolu bir şekilde yaklaşıyorlardı.

Etrafta bir yırtıcı çiftliği mi vardı? Chu Huan'ın atı ise biraz korkmuştu ve adımları ritmini kaybederken ön toynakları huzursuzca yere battı.

Hayvanlar hakkındaki eksik bilgilerini yoklayan Chu Huan, atların korktuğunu daha önce hiç duymamıştı.

Atının boynuna rahatlatıcı bir şekilde dokunmak için uzanırken göz ucuyla kartal sürüsüne bakış attı; yumuşak bir sesle konuştu, "Tamam, tamam, suratları bu kadar aptal görünüyorken kalabalık olsalar bile ne kadar korkutucu olabilirler ki?"

Üstündeki kişinin ruh hali atın ruh halini de etkileyebilirdi. At birden rahatladı ve çabucak sakinleşti ama yine de bir grup kartal tarafından takip edilmek istemiyordu. Chu Huan'ın hafif kontrolü olmasaydı çoktan şahlanıp genç adamı üzerinden atmış olabilirdi.

Da Shan'ın önderlik ettiği yolda sisin içine battıklarında Bian atını güçlükle yönlendiriyordu.

Chu Huan görüş alanlarının kısıtlanmasını fırsat bilerek, sanki gözlüklerini düzeltiyormuş gibi bir konumlandırma ayarladı ve sinyal cihazını açtı, tam Da Shan yanından geçerken ona gizlice bir sinyal verici yapıştırdı.

Of Mountains And Rivers (Shan He Biao Li) by Priest  - Türkçe ÇeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin