1. Bölüm: 🌿GÖLGE🌿

3.8K 139 91
                                    

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم




BİRİCİĞİME...💖







Selamün aleyküm...
.
❤️ Başlama tarihlerini alabilirim :)
.
Anlatamam slowed 🎵
-Bu bölümün müziği. Müzik uygulamanızdan dinleyebilirsiniz.-
.


(2 yıl önce...)
Yağmur aceleciydi. Damlalardan sakınmak için girdiğim telefon kulübesinin boydan camı, dışarıyı net göstermiyordu.

Nisa'yla buluşacaktım ama birden yağmur bastırmıştı ve daha da kötüsü telefonumun şarjı bitmişti. Her iki sebepten dolayı bu telefon kulübesine sığınmıştım ve Nisa'yla konuşup onu burada beklediğimi söylemiştim.

Zaten kararmak üzere olan hava, kara bulutları misafir ederek daha da koyulaşmıştı. Bu havalarda aniden gelen yağmura karşı hazırlıksız yakalanmıştım.

Kulübenin açık yanından dışarıya göz attım. Kimse bu havada dışarıda değildi. Başımı biraz kaldırıp gökyüzüne baktım bu sefer. Yağmur çok güzel yağıyordu. Ilık havada ıslanmayı çok seviyordum ve bu havada ıslanmamak için kendimi neden tuttuğumu da bilmiyordum.

Biraz daha bekledim ama yağmuru görünce ıslanmak isteyen çocuksu yanım sabırsızdı. Önce bir iki adım atıp damlaların üzerimdeki tişörte geçici koyu lekelerini bırakmasına izin verdim. Bir kaç adım daha attım ve artık hızlanan yağmura karşı tamamen savunmasızdım.

Ellerimi iki yana açıp yüzümü yukarı kaldırdım ve ıslanmasına izin verdim. Damlaların hızı arttığı için yüzüme sert bir şekilde düşüyorlardı.

O sırada en fazla bir kaç metre uzağımdan gelen ayak sürüme sesi dikkatimi dağıttı. Nisa gelmiş olmalıydı. O yöne bakınca hayal kırıklığına uğradım.

Elinde sallanan şişeyle sokak lambasının direğine sırtını yaslamış bitkin biri... Ya da sarhoş. Hem de fazlasıyla... Bunu kontrol edemediği hareketlerinden anlayabiliyordum.
Üzerine giydiği ince gömlek, ıslak olduğu için vücuduna yapışmıştı. Başı eğikti. Bu nedenle yüzünü seçemiyordum.

Ellerimi indirmiş ve tamamen ona dikkat kesilmiştim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ellerimi indirmiş ve tamamen ona dikkat kesilmiştim.

Benim yaşlarımda olmalıydı. Bu yaşta bu kadar içmesine sebep olan şey neydi, merak etmiştim.
Ben ara sıra içimdeki boşluk hissine karşı bir kaç yudum içerdim. Bu pek işe yaramazdı. Sadece kafamı bir parça uyuştururdu. Kesin bir çözüm vermediğini bildiğim için çok içmezdim ve bu yüzden hiç son derece sarhoşluğum olmamıştı.

Sağanak yağmurda onu incelerken yavaşça başını kaldırdı. Hâlâ yüzünü tam seçemiyordum. Bu sefer bana doğru baktı. Aramızda olan bir kaç metreye rağmen yüzünün gölgelerden arınan kısmı dikkatimi çekti. Sokak lambasının da yardımıyla gözlerinin kızıllığını görebiliyordum. Ama bu kadar değildi. O...yıkılmıştı. Gözlerinde ve yüzünde tam olarak böyle bir ifade vardı. Düzgün çehresine acı yerleşmişti. İçtiği sıvının değil yaşadıklarının acısı...

Bir kaç saniye gözleri bende takılı kaldı. Sonra yavaşça yere oturup elindeki şişeden uzun bir yudum aldı. İçindekinin bittiğini anlayınca indirip yanına koydu. Kim bilir bitirdiği kaçıncı yudumu, kaçıncı şişesiydi.

Onu bu hale getirenin ne olduğunu merak eden merhametli yanım, ona acıyarak bakıyordu. Tabii ki tanımadığım ve sarhoş birine bunu sormayacaktım. Ama onun şu anda sağlıklı düşünemeyen zihni, içindekileri birine dökmek istiyor olmalıydı ki konuşmaya başladı "Bana acıyorsun değil mi?"

Konuşmasını beklemiyordum. Ayrıca böyle bir soruyu da... Cevap vermedim.

Başı hâlâ önündeydi. Son gücüyle konuşuyor gibiydi.
Benden cevap alamayınca konuşmaya devam etti. Kırçıllaşmış sesi, belkide bir kaç saat öncesine kadar ağladığını belli ediyordu "Ya da ne oldu diye merak ediyorsun. Bu yüzden yanımdan gitmiyorsun. Öyle olmasa sen de giderdin. Ben yine yanlız kalırdım..."

Ses tonu duygu barındırmıyordu. Dümdüzdü sesi. Ama söylediği şeyler çok sertti. Onu hep bıraktıklarını söylüyordu. Ya çok duygusal biriydi ya da yaşadıkları çok ağırdı. Ya da belki her ikisi...

Ağzımı araladım ama sesim çıkmıyordu. Ne diyecektim ki? 'Evet, acınacak haldesin.' mi diyecektim?
Kalbim onun neler yaşadığını tahmin ederken burkuluyordu. Üzgün birini görmeye dayanamıyordum. Nisa burada olsaydı yine bir anne gibi nasihat verir ve beni buradan uzaklaştırırdı.

Çocuğun hareketlenmesiyle ne yaptığına baktım. Zorlanarak ayağa kalktı ve ayakta kalmak için bir eliyle direğe tutundu. Bu haliyle bir yerde sızıp kalmaması mucizeydi zaten.

Ayakta durabileceğinden emin olunca bir kaç adım attı. Yanımdan geçip gideceğini düşündüm. Ama yanıma geldiğini anladım. Belki de korkup kaçmalıydım bir sarhoştan. Kaçmadım. Çünkü eğlence için değil acısı için içmişti. Çok barizdi ifadesi. Bu halde zarar veremeyeceğini biliyordum. Çevremde de bu tür durumlara rastlıyordum çünkü.
Bu yüzden korkmadım.

Bir kaç güçsüz adımda yanıma geldi ve benim az önce yaptığım gibi ellerini yağmuru kucaklar gibi iki yana açtı. Gözlerini yumup gökyüzüne sabitledi yüzünü.

Ne yapacağımı bilemez bir halde onu izliyordum. Saçları ıslak olduğu için anlına düşmüştü. Teninin hafif koyuluğu gömleğinin beyazlığıyla zıt duruyordu ve bu ona yakışıyordu.

Tüm bunları neden incelediğim hakkında bir fikrim yoktu. Yine de bunu yapmaya devam ettim. Yanından ayrılmadım. Aramızda kalan bir iki adım mesafeden onu izledim.

Ellerini indirdi. Yüzüme bakmıyordu yokmuşum gibi. Kendi kendine mırıldandı "Hayalsin değil mi? Gerçeksin sanmıştım. Kimse yok. Hiç kimse yok..."

Sayıklıyordu. Beni de içtiği sıvının bir sonucu olarak görüyordu. Halüsinasyon sanıyordu.
Söylediklerine içim giderken onu ufacık da olsa rahatlatmak istiyordum. Sanki ne kadar işe yarayacaksa...
Yine de bir kaç kelime döküldü ağzımdan "Gerçeğim, buradayım. Yalnız değilsin."

Beklediğimin dışında bir tepkiyle şaşırarak gözlerimin içine baktı. Gözlerinin kızarıklığı, düzgün yüzüne yakışmıyordu.
Bir kaç saniye anlam vermeye çalışarak bana baktı. Şaşkın ifadesi yerli yerindeyken işaret parmağını yavaşça uzatıp omzuma dokundurdu. Dokunmasıyla hafif bir sırıtış dudak kenarına ilişti "Gerçeksin... Yalnız değilim."

Kızıl hareleri üzgün de olsa belli belirsiz gülümsemesiyle güzelleşti.
Rahatlamış haliyle ve titrek bacaklarıyla yanımızda arkası dönük duran bankın etrafına dolandı. Kendini bırakır gibi oturdu bir kenarına.
Ayakta durmaktan sızlayan bacaklarım oturmak için hevesli olsa da onları görmezden geldim.

Nereye gideceğimi bilemezken arka taraftan sesini bana ulaştırmak için bağıran Nisa'nın varlığı ayaklarıma yön verdi "Fatma! Fatma, gel hadi!"

Yüz metre kadar ileride, bir elinde açık tuttuğu şemsiyesiyleydi. Gülümseyip yanına doğru adımlamaya başladım.
İlerleyip bankın yanından geçtim. Son kez banktaki bedene baktım. Tekrar kafasını eğmişti. Sanırım sızmıştı. Devam edeceğim sırada göz rengime gönderme yapan sesi beni afallattı "Gitme Koyu Yeşil... Sen bırakma beni."

Şaşırarak yavaşlayan ayaklarımı hızlanması için uyardım ve koşar adım uzaklaştım oradan.

_________________________

19.06.22
Emeğimi oylamanız beni mutlu eder, teşekkür ederim 💜⭐

SIRÂT (İslami Roman) - Tamamlandı✅Where stories live. Discover now