Aniden rahatlayarak bana baktı. "Harika olur." 

Biri arkamızdan dikkat çekmek için boğazını temizledi. Arkamı döndüğümde kollarını göğsünde kavuşturmuş tek kaşını kaldırarak bana bakan Berla'yı gördüm. Bana küçümseyen bir bakış attıktan sonra Ardent'e döndüğünde gülümsüyordu fakat gülümsemesi bile gülmeye alışık olmayan yüz kaslarında yapmacık duruyordu. Ardent'i baştan aşağı süzdü. "Sen yeni gelen Ateş Çağırıcı olmalısın." 

"Evet efendim," Ateş Çağırıcı heyecanla elini uzattı fakat Berla'nın tenezzül etmediğini görünce geri çekti. Sesi solmaya yüz tutmuş çiçek gibi soldu. "Ben Ardent." 

Berla ellerini beline koyarak dikleşti. "Ben de Baş Ateş Çağırıcı Berla. Siz yeni gelen Guflar benim gözetimimde olacaksınız. Sözümden çıkmanı istemiyorum."

"E-evet efendim!" Ardent ne yapacağını bilemediği için ellerini iki yanına koyarak sırtını dikleştirmişti. 

Berla arkasını dönmüş gidiyordu. Ardent tam rahat bir nefes alacakken seslendi. "Sen de benimle geliyorsun Ardent. Kalacağınız yerleri göstereceğim."

Ardent gitmeden bana üzgünce son bir bakış attı. Dudaklarımı oynatarak bol şans diledim. Elimden en fazla bu kadarı geliyordu.

***

"Korsan!" 

Göz bantlı kız koyu, dingin bir deniz gibi dümdüz inen saçlarını savurarak arkasına baktı. "Ne var?" 

Sarışın oğlan parmaklarını dağınık saçlarına daldırdı. Bu hareket saçlarının mümkünmüş gibi daha çok karışmasına neden olmuştu. Gözleri girişinde bulundukları uçsuz bucaksız ormandaydı. Kaşlarını çatarak kafasını kurcalayan bir şey varmış gibi Korsan'a döndü. İki yanında serbest elleri titreyerek pantolonuna değiyordu. "Oraya tekrar girmek zorunda mıyız?"

Kız tek kaşını kaldırarak ellerini ceplerine koyup parmak uçlarında yükselerek öne kaykıldı. "Hayır," Dudaklarını büzdü. "Gelmek zorunda değilsin. Yolumuz burada ayrılıyor. Sen de ben de istediğimizi aldık."

"Hayır!" Bu ani çıkış karşısında kız şaşırmıştı. "Özür dilerim. Sesimi yükseltmek istememiştim. Ama bu durumda tek taraf istediğini elde etti." Delikanlı biraz daha sakin görünüyordu. Ellerinin titremesi geçmişti. 

"Siz Kral'a sahte ejderha yumurtasını vererek gerçek olanı güvence altına altınız ve sahte olduğunu anlasalar bile artık yumurtanın peşinde olduklarını bildiğiniz için onu güvenli bir yere götürebilirsiniz," Kafasını netleştirmek için derin bir nefes aldı. "Bunun karşılığında Elafer'i gördüm evet ama iyi olduğundan emin olamadım. Ona kurtarıcı gözüyle bakılmasına rağmen Kral onu zindana atmaktan çekinmedi. Ve eğer yumurtanın gerçek oldolmadığı ortaya çıkarsa ondan şüphelenirler." 

Genç kız delikanlıya bir adım yaklaştı. Kafasını yana eğerek ona inanamayarak baktı. "Gerçekten Elafer'e bir şey olacağından mı korkuyorsun?"

Delikanlı anlamaya çalışarak gözlerini kırpıştırdı. "Nasıl bu kadar rahatsın? Bizim yüzümüzden başı derde girebilir."

Korsan neşesiz bir kahkaha attı. "Ciddi olamazsın Olcayto." Fakat delikanlı oldukça ciddiydi.

 "Pekala neden bu kadar rahat olduğumu söyleyeyim o halde. Kral Elafer'i zindana atmış olabilir fakat oğulları da zindandan çıkardı. Kral Kurtayıcı'yı sevmiyor olabilir ama prenslerinin sevdiği açıkça ortada." Saray dışında halk Elafer'e çoğunlukla 'Kurtarıcı' demeyi tercih ediyordu. Olcayto'nun bu durumdan memnun olması gerekirken dümdüz bir çizgi haline gelen dudakları tam tersini söylüyordu. 

"Prensler tarafından seviliyor derken ne demek istiyorsun? Sarışın prensle samimi görünüyordu fakat büyük prens oldukça soğuk duruyordu."

"Ah, korkma Romeo Prens Moltaine Juliet'ine aşık filan değil." Delikanlı karşı çıkmaya çalıştı. "Yanlış anladın ne Romeo'su? Saçmalama..." 

Korsan eliyle onu geçiştirdi. "Neyse ne. Ama büyük prensin Elafer'e yardım etmesine şaşırdım doğrusu. Onun hakkında 'Hayalet Prens' denir. Genç prens gibi cana yakın olmadığını, oldukça ketum olduğunu duydum. Zindanlar ve Saraydaki birçok şeyle o ilgilenirmiş. Dolayısıyla Prens Moltaine sayesinde zindandan çıkmadık. Anlayacağın Elafer'i merak etmene gerek yok. Ketum Prens'in sevgisini kazanmış." Homurdandı. "Birini sevebileceğini hiç düşünmezdim."

Genç kız Geçilmez Ormana doğru yürümeye başladı. Delikanlının peşinden gelip gelmediğini umursamıyor gibiydi. "Ayrıca bize teşekkür borcun var. İstesek dev arkadaşınla seni anında öldürürdük bunun yerine riske girip zor yolu seçtik." 

Olcayto hiç memnun olmayarak peşinden gitti. "Asıl sen yanılıyorsun, Kral'a gerçek yumurtanın sizde olduğunu söyleyip anında paçayı kurtarabilirdim." Genç kızın aniden durmasıyla az daha sırtına çarpıyordu. Kızın keskin kulakları dikleşmişti. İşaret parmağını dudaklarına bastırarak sessiz olmasını işaret etti. Fısıldadığında sesi buzu kesen bir bıçak gibi keskindi. 

"Takip ediliyoruz."

SUYUN VALSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin