"Benim birşey yapmamın doğru olmadığını ama bu anlattıklarını sana söyliycemi söyledim."

"Aaaa. Saçmalık. Bunların hepsi deli saçması şeyler. Böyle birşey olmiycak. Senle artık arkadaş olmadığımızı biliyorsun. Bunu ona söyle bir daha da sakın sana gelip saçmalamasın. Sende benim kapıma bir daha sakın gelme." 

Arkamı dönmüş gidiyordum ki bana dediği şeyle yerime çivilendim sanki.

"O sevgilin olacak şerefsiz mi veriyor sana bu akılları. Bak Yazgı Babanla ne yaparsan yap umrumda değil. Ama o Rüzgar senin için doğru kişi değil. Eninde sonunda kimin senin için doğru olduğunu anlıycaksın. O günü dört gözle bekliycem."

Derin bir nefes alıp arkamı döndüm. Yüzüme en alaycı ifadeyi takıp onu baştan ayağa süzdüm. Gülümseyip bir adım yaklaştım.

"Senmisin benim için doğru olan kişi?"
Gülümseyip başını salladığında çümlemi tamamladım.

"Hadi ama Selim gerçekçi olalım. Benim senin gibi duygularını yıllarca saklayıp bana arkadaş gibi yaklaşan adi, korkak bir yalancıyla ne işim olur. Bu kadar zamanda hiç mi tanıyamadım? Sana acıyorum oyuncağı elinden alınmış çocuk gibisin. Rüzgar benim için doğru kişi olmasaydı sen bu kadar kudururmuydun? Gerçekten tiksinç birisin. Şimdi evimden defol bir dahada sakın gelme."

Eve ilerleyip içeri girdim.

"Anlıycaksın Yazgı. Kendi ayaklarınla geliceksin bana."

Arkamdan söylediklerine cevap verme gereği duymadan kapıyı kapattım.

Derin bir nefes aldıktan sonra salona girdim. Rüzgar ayağa kalkıp yanıma geldi. Gergin olduğu yüzünden belliydi. Birşey demeden koltuğun birine oturdum. Yanıma oturup bekledi bir süre.

"Eee Yazgı anlatmiycakmısın ne dedi o pislik?"

Birşey söylemedim. Duyduklarımı daha kendim hazmedemiştim çünkü.

"O pislik canını sıktı dimi. Ben şimdi sorarım ona bunun hesabını."
Diyip yerinden kalkmıştı. Kolundan tutup durdurdum.

"Rüzgar dur lütfen. O benim canımı sıkamaz. Otur hadi."

Yanıma tekrar oturunca yine sessizlik hakim oldu.

"Sevgilim anlatmiycakmısın?" Yüzüne baktığımda umutla bakıyordu bana.

"Babam."
Sesim olduğundan cılız ve titrek çıkmıştı.

Derin bir nefes alıp devam ettim.
"Selimin yanına gitmiş. Ona çok pişman olduğunu bazı şeyleri düzeltmek istediğini söylemiş. Benimle yemek yemek istiyormuş. Duydun mu yemek, hayatımı mahveden babam, annemi benden alan babam, çocukluğumu, gençliğimi çalan babam benimle yemek yemek istiyormuş."

Gözlerimin dolmasına ve o yaşların tek tek yanaklarımdan süzülmesine izin verdim. Artık çok yorulmuştum ve güçlü görünmeye çalışmaktan sıkılmıştım.

Rüzgar ağladığımı görünce bana sarıldı. Bende sanki bu anı bekliyormuş gibi daha çok ağlamaya başladım. Kendimi durduramıyordum. Hıçkırıklarımın ardı arkası kesilmiyordu.

Bir süre Rüzgarın omzunda ağladıktan sonra rahatlamıştım. Kafamı kaldırıp Rüzgara baktım. Bana şevkatle bakıyordu.

"Napmayı düşünüyorsun güzelim?"

"Nasıl. Ne?"

"Babanla ilgili. Birşey yapmiycakmısın?"

"Saçmalama Rüzgar tabiki yapmiycam. O adamın yüzünü görmeye tahammülüm yok birde yemek mi yiycem onla."

BENİM YAZGI'M Where stories live. Discover now