35. Bölüm

33K 1.9K 514
                                    

35. Bölüm

Bol bol yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Ve lütfen vote vermeyi unutmayın 🖤

🍁

Dakikalar içinde istenilen yere vardıklarında, köprünün altında az ileriye park edilmiş iki aracı gördüler. Buraya, şehir merkezine göre daha çok kar yağmış, akşamın geç saati olmasına karşın etrafı gündüz gibi aydınlatmıştı. Tufan belindeki silahını kontrol edip para olan büyük kese kağıdını aldığında, "Sen arabada kal." dedi Ali'ye.

Ali kıpırdanan bebeğe bakıp, "Ne zaman çıkacağız?" diye sordu.

Aynı anda diğer araçlardan adamlar da inmişti. Tufan, Ali'ye bakmadan, "Ben sana işaret ettiğim de çıkarsın." diye konuştu. "Hazan'ı alırken problem olursa o zaman size ihtiyacım olacak. Bebeği üşütmeye gerek yok. Eğer Hazan'ı direkt alırsam, bebeği sessiz sedasız annesine götürüp veririz. Gerçi o kızını değil kendi canını düşünüyor ama neyse."

Tufan araçtan indiğinde kalın kar tabakası ayaklarının altında ezilerek yürümeye başladı. Uçuşan kalın taneler yakasından içeriye giriyor, keskin ayaz tenini bıçak gibi kesiyordu.

Adamlarla arasında iki metre kaldığında Hazan'ı göremediği için durdu. Adamlar da durduğunda ise içlerinden kilolu ve uzun boylu olanı, ileriye doğru ağırca iki adım attı. Tufan kısaca hepsini kısık gözlerle taradı. Adamlar kıyafetlerinden dolayı ve sergiledikleri duruşla daha çok sokak serserisi gibi görünüyorlardı.

Adam, kaşe montuna yağan karı silkeleyip, "Hiç sevmem böyle havaları, Tufan Karadağ." dedi keyifli bir şekilde gülerek. "Ama işin ucunda param olunca beni bile bu dağ başına getirdi."

Tufan, konuşanın Sinan olduğunu anladığında, "Hazan nerede?" diye direkt konuya girdi. Soluğu buharlaşıp, yağan iri tanelere karışıyordu.

Sinan denilen adamın gülüşü genişlediğinde, "Arabada bekliyor." diye konuştu. "Parayı alınca çıkaracağız."

Sabrı taşma noktasına gelen Tufan kese kağıdının arasını açıp, "Hepsi burada." dedi. "Karımı almadan para falan yok."

Sinan parayı ucundan da olsa gördüğünde, "Karısını çıkarın." diye emretti yanındaki adamlara. İki kişi, ayakları kara bata çıka gittiklerinde aracın kapısını açıp Hazan'ı dışarıya çıkardılar.

Birisi kolundan tutmuş, Hazan kendini çekmeye çalıştığı hâlde pis pis sırıtarak hâlâ kolunu bırakmıyordu. "Bırak lan kızın kolunu, şerefsiz!" diye bağırdı, Tufan. Aynı anda hareket ettiğinde ise Sinan'ın adamlarından birinin silahını Hazan'a doğrulttuğunu görünce ayaklarını olduğu yere zorlukla sabitledi.

Adamının yaptığına karşın, Sinan'ın gözlerinde de onaylamayan bir bakış vardı ama ses çıkarmadı. Şu an sadece alacağı paraya yoğunlaşmıştı.

Hazan ileriye doğru adımlayıp, adamların yanında durmak zorunda kaldığında Tufan'a çaresizce baktı. Bardağı taşıran son damla bu bakışlardı. Daha fazla sabrı kalmayan Tufan ise hiçbir şeyi gözü görmeden karısına doğru yürümeye başladı. Adamların silahlarına sarılmaları ve kendisine doğrultulması umurunda bile değildi.

Ürkütücü bakışları Sinan'a yöneldiğinde, "Al paranı!" dedi tükürür gibi.

Elindeki kese kağıdını Sinan'a attı. Soğuk ve acımasız bir ifade yüzüne yerleşirken, ölüm kusan bakışları hedefini bulduğunda ise Hazan'ın kolunu tutan adama kafasını gömmesi bir oldu. Sinan ise elini kaldırıp diğer adamlarını durdurdu. Hak etmişti hergele!

DÖNÜM NOKTASIOù les histoires vivent. Découvrez maintenant