27. Bölüm

32.5K 1.8K 560
                                    

27. Bölüm

🍁

Kabir ziyaretini asla aksatmayan Tufan evden çıktığı gibi soluğu kardeşinin mezarının başında almıştı. Duymayacağını bile bile hasretini birkaç cümleyle ona dökerken bir yandan mezarın üstündeki kuruyan çiçekleri toparlamış yüreğindeki ağırlıkla yeniden sessizliğe gömülmüştü. O, tek kelime etmeye kadir değilken bırak konuşmayı ona göre soluk alması bile azaptı. Farkındalık sürekli canını yakıyor, üstünden zaman geçmesine rağmen öldüğünü kabullenemiyordu.

Giderken yanında aldığı suyu, henüz mezarın üstüne koyduğu rengârenk çiçeklerin dibine usul usul döktü ve cebinden çıkardığı sigarasını yakıp altında kaldığı enkazı geride bırakarak yürümeye başladı. İlk zamanlar saatlerce burada kalıyor Kemal'in ona ulaşamayıp son çare diye baktığı bu yerde yine arkadaşının ısrarıyla zorla eve dönmeye ikna oluyordu. Sonrası ise hep aynıydı. Kaç gece bu mezarın başında sabahladığını bilmiyordu.

Mezarlığın büyük kapısından çıkıp arabasının yanına yaklaştı ve biten sigarasını ayağının ucuyla söndürüp sürücü koltuğuna yerleşti. Kalbindeki acı ancak ölünce geçerdi, bunu biliyordu ama şimdilerde acısını kısa süreli geriye çeken, ismi Hazan olan garip bir dünyanın içindeydi.

Tek tek saysa belki on gün olmuş ya da olmamıştı ama genç kız hayatına resmen bomba gibi düşmüş, bir anda Tufan'ın bütün odağını üzerine çekmeyi başarmıştı. Kandırıldığını düşündüğü anlar da onu görmezden gelmesi kolay olmuştu ama o zamanlar da bile kendini sorumlu hissettiği için sürekli kendini Hazan'la ilgilenirken bulmuştu. Şimdi ise durum tamamen çığırından çıkmıştı. Her anında, aklını, hayalini, düşüncelerini istila ediyordu.

Aynı evin içinde köşe kapmaca oynadıkları zamanı saymazsa tamamen Hazan odaklı bir yaşam sürüyordu. Tabii ki bunda vicdanının da büyük payı vardı. Durduk yere genç kızın günahını almış, az çok cahilliklerine şahit olduğu insanların sözünü onun sözünden daha inandırıcı bulmuştu. Şimdi de geriye alamadığı sözlerinin ve tavırlarının telafisiyle uğraşıyordu.

Seyrelmiş trafikte eve doğru ilerlerken bir tekel bayisinin önünde durdu ve iki bira alıp tekrar aracına geçti. Gerçi daha sert bir şeylere ihtiyacı vardı ama şimdilik bunlarla yetinecekti. Sinirle soludu. İfadesini geri çektiğine hâlâ inanamıyordu. Bunların hepsi bir an evvel kendisinden kurtulmak için miydi?

Kargaşa yaşayan zihnini boşaltmak için başka şeyler düşünemeye çalıştı. Onun, ezberlediği güzel yüzü gözlerinin önüne düştüğünde ise içini çekmeden edemedi. Bahar yeşili gözlerini süsleyen uzun, kıvrımlı kirpiklerini, inatla yukarı kalkan minik burnunu ve gülünce yanağında beliren şirin şeyi düşünürken farkında olmadan gülümsedi. Ha bir de utandığı anlarda renk değiştirmesi vardı. Tazecik, beyaz teni nasıl da pembeleşiyordu?

Daha içmeden kafası hafiften dalgalanırken tekrar derince soludu. Fazla mı ileri gidiyordu? Ama düşüncelerinin ona kaymasına nasıl mâni olabilirdi ki?

İşin aslı güzelliğinin dışında onun karakterinden de hoşlanıyordu. Dik başlılığı, cesareti ve kararlılığı bazı zamanlar canını sıksa da ona hayran olmamak mümkün değildi. Tufan, onun ürkek görüntüsünün altında çok güçlü bir kadının yattığını biliyordu.

Ona olan hayranlığını zihninde maddeleyip sıralarken duygularının vicdandan öte bir yerlere taşındığını artık biliyordu. Tamam işin bir de vicdani boyutu vardı ama Tufan hislerinin ne anlama geldiğini çözemeyecek kadar toy değildi. Aşık olduğunu düşünmüyordu, zaten aşka inanmayan biriydi ama ondan etkilendiğini de inkâr edemezdi.

DÖNÜM NOKTASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin