8. Bölüm

35.6K 1.7K 205
                                    

8. Bölüm

🍁

Dalgın gözleri cezvenin içindeki kahvede, aklı bambaşka yerlerdeydi. Okuldan apar topar gelmiş, onları yemek masasının etrafında bulduğunda kalbi yine sıkışmıştı. Hiç sofraya oturmadan derslerini bahane etmek isterdi ama edebi buna müsait değildi. Zaten buna teşebbüs etseydi başta annesi olmak üzere dayısı ve yengesi onu asık suratlarıyla dövmeye başlardı. Tabii Baran'ı saymıyordu bile... O da mecburen onlarla sofraya oturmuş, kendi geleceğine yön veren konuşmaları dinlemeye mahkum kalmıştı.

Kahvenin köpüğünün cızırtılı yükselişinin sesi onu kendine getirirken arkasında bir hareketlilik hissetti. Cezveyi ateşten ayırarak omuzunun üstünden gelen kişiye baktı. Baran, ellerini cebine sokmuş, gömleğinin üstten birkaç düğmesi açılmış şekilde görüntü sergileyerek ona bakıyordu.

Bakışlarındaki o saplantıyı gördüğünde ise bedeninden buz gibi bir akım geçti ve tüm tüyleri diken diken oldu. Tekrar önüne döndü. Titreyen elleriyle kahvenin köpüğünü fincanlara koymaya başladı. Onunla baş başa kalmaktan hiç hoşlanmıyordu.

"Konuşmamız lazım."

Hazan ona bakmadığı gibi seste çıkarmadı. 'Geç kaldın' dedi içinden. Hâlâ kahvenin köpüğünü fincanlara bölüştürüyordu. Baran onun sessiz kalışına karşın kendini sakin olmaya zorladı. Genç kızın üzerinde uzun, açık mavi tonunda bir elbise vardı. Başında ise ona yakın renkte eşarp takmıştı. Kafasındaki iğnelerden birinin çıkmak üzere olduğunu görüp, elini cebinden çıkardığında Hazan'a uzattı. Fakat kız sıçrayarak geriye çekildi ve ona bakarken kaşığın içindeki kahve tepsiye döküldü.

"Şöyle davranmayı kes!" dedi Baran, sinirlenerek. Onun gözlerinde korku görmek ve bu korkunun temelinin kendisinden kaynaklandığını bilmek onu daha çok öfkelendiriyordu.

Genç kız gülümsemeye çalıştı ama olmadı. Ona karşı koyduğu mesafeyi aşmak istemiyordu. "Dalmışım."

Baran, daha yumuşak davranmaya çalışarak, "İğne çıkmış." dedi ve bu sefer elini uzatmak yerine sadece gözleriyle işaret etti.

Hazan, elini atıp iğneyi yerine itti. Sonra bir bez ile tepsinin içini sildi. Ne demeye gelmişti, onunla konuşmak falan istemiyordu.

"Onlar sürekli markete geliyor mu?"

Kaşları çatılan Hazan, ne demek istediğini anlamak için Baran'ın yüzüne baktı. "Kimler?"

Baran'ın yüz ifadesi katı bir tutum aldığında, "Fırat'la Mücahit'ten bahsediyorum." dedi. "Sen onlarla sohbet etmişsin. Öyle söylediler."

Onun ses tonu sakin çıkıyor olabilirdi ama Hazan, altında yatan öfkeyi görmüştü. Fakat şu an onun öfkesini bastıran başka bir öfke hızla genç kızın bünyesine yükleniyordu. "Ne saçmalıyorsun sen, ne konuşayım onlarla, bir merhabamız bile yok!" Derin bir öfke bulutun içine girerken cezveyi yeniden ateşin üzerine koydu.

Baran ise hiç tatmin olmuş gibi durmuyordu. Elini tekrar cebine soktuğunda, "Eğer kızacağımı düşünüp yalan söylüyorsan çekinmene gerek yok, düzgünce anlatabilirsin." dedi. Soğuk bir tebessüm yüzünü aydınlatmış, ses tonu avını tuzağa çekmek isteyen bir avcının ki gibi kurnazcaydı.

DÖNÜM NOKTASIWhere stories live. Discover now