14. Bölüm

31.8K 1.7K 146
                                    

14. Bölüm

🍁

Hep beraber nikâh salonundan çıktıklarında Gönül, Hazan'ı kaçırır gibi köşeye çekmiş, olan biteni ağzı açık dinlemişti. Öyle ki geldiğinden bu yana düşman gibi baktığı adama olan öfkesini bile unutmuştu. Öte yandan Tufan ile Ali, kızlardan biraz uzakta sigara yakmışlar konuşuyorlardı. Ali'nin de şaşkınlıkta Gönül'den aşağı kalır yanı yoktu ama Gönül gibi gözlerini kocaman açıp, uçarı tepkiler vermiyordu. En azından ifadesini kolayca gizleyebiliyordu.

Kararmaya yakın havada kasvetli bulutların sayısı çoğaldığında ise gökyüzü koyu gri bir renge büründü. Geldiklerinde yağan yağmur kesilmiş, daha fazlasının geleceğine işaret ediyordu. Tufan ise bir an evvel yola çıkmak istiyordu. Birkaç gün içinde farklı duygulara bürünüp kısa süreliğine kafası başka meselelerle karışsa da acısı hâlâ yerli yerindeydi. Fakat içinde garip bir huzur vardı. Yaşlı adamın aynı acıyı yaşamaması için yaptığı fedakarlık onu dibe çöktüğü bataklıktan biraz daha yüzeye çıkarmıştı. Çok değil, sadece bir kol boyuydu ama yine de anlık nefes almasını sağlamıştı.

Sigarasını ayağının ucuyla ezip, "Siz gidin, abi." dedi, Ali. "Anlattığın kadarıyla daha yapacak işleriniz var."

"Evet bir nikâh daha kıyacağız, gelmek ister misin? Orada şahit var mı bilmiyorum ama yine sen olurdun."

Ali onun, alay barındıran sözlerine ve ses tonuna güldü. "Bir güne bir tane nikâh yeter, abi. Onlar size başka şahitler bulmuştur." Sonra gözleri arkası dönük olan kıza kaydı. "Hem gelirsem katil olma riskim var."

Tufan'ın gözleri de kızları buldu ama o, Gönül'e değil Hazan'a baktı. Genç kızın yüzü kendisine dönüktü, bu tarafa bakmıyor, arkadaşına bir şeyler anlatıyordu. Beyaz yüzü sanki daha bir cansızlaşmış, bitkinliği feri giden gözlerinden okunuyordu. Genç kız ise üzerindeki yoğun bakışı hissetmiş gibi gözleri Tufan'ın gözlerine değdi ve genç adam ısrarla ona bakmaya devam etti. Gözlerini kaçıracağını bildiği hâlde...

Öyle de oldu. Hazan bakışlarının temasını kesip yeniden arkadaşına döndü. Şimdi anlatan değil dinleyendi. Tufan, onun anlatılanlara ne kadar kendini verdiğini bilmiyordu ama genç kızın duruşunun değiştiğini, vücudunun dikleştiğini ve hâlâ izlediğini hissettiğini biliyordu. Hazan kendisini fazlasıyla açık eden bir kızdı.

"Yola ne zaman çıkacaksınız?"

Tufan'ın gözleri kızın üzerindeyken, "Bu akşam çıkarız." dedi düz bir sesle. Gözleri kısılmış, onu tedirgin ettiğini bile bile hâlâ genç kıza bakıyordu. "Olanlardan bahsetme Hamza Bey'e, ben gidince anlatırım."

"Kalp krizi geçirecek kesin."

Ali güldü ama Tufan hâlâ ifadesizdi. Sigarasından derin bir nefes alıp dışarıya üfledi ve Hazan'ın kaçamak bir bakışını yakaladı. Keskin gözleri kısılmış amaçsızca ona kilitlenmişken, bakışlarını kaçırmasına izin vermeden başıyla aracı işaret etti.

Ondan olumlu yanıtı yine sessizce aldığında ise sonunda genç kızdan gözlerini çekti. "Ona bir şey olmaz." dedi Ali'ye bakarak. "Seni, beni cebinden çıkarır."

Ali yine güldü. Tıraşlı yüzü fazlasıyla canlı ve yakışıklıydı. "Öyle deme yaşlanıyor, gelmeden önce yanına uğradım. İster inan ister inanma adam kendi kendine konuşmaya başlamış."

DÖNÜM NOKTASIМесто, где живут истории. Откройте их для себя