25. BÖLÜM - TAPINAK

1.1K 139 56
                                    

Bir aynaya bakıyordum. Benim tıpa tıp aksim vardı orada. Aramızdaki cama vuran ışık ince bir çicgi halinde yansıyordu. Eğer o ışık olmasaydı karşımdakinin gerçek olduğunu iddia ederdim çünkü yansımam fazla canlı duruyordu. Öte yandan ondan ve benden başka hiçbir şeyin olmadığı bu siyah boşluk beni korkutmaya yetiyordu.

Bir elimi kaldırıp bekledim. Aynısını yapmıştı, sonra kaldırdığım sağ elimle saçımı geriye doğru attım. Onun da saçı omzundan geriye düşmüştü fakat bakışları bana pek de yansımaymış gibi gelmiyordu. Öyle bir yüz ifadesi vardı ki sanki eğlenirmiş gibiydi fakat ben eğlenmiyordum ya da onun kıvrılmamak için zorlanan dudakları gibi gülümsemiyordum. Sağ elimi uzatıp aynaya dokundum. Parmaklarımız tam ortada birleşirken yansımamın saçı omzundan aşağı kaymıştı. Başımı çevirip kendi saçıma baktığımda aynı yerinde durduğunu gördüm ve korkuyla başımı çevirdim. Benim korkmuş halime karşılık yansımam gülümsüyordu. Bu nasıl oluyordu bilmiyorum fakat, "Böö!" diye bağırması üzerine şaşırmamıştım. Yalnızca korkuyla geriye kaçmış ve karnını tutarak gülen yansımama bakakalmıştım.

"Sen de kimsin böyle?" diye sorabildim kendime geldiğimde. Hala daha gülen fakat gülmesini biraz olsun durdurabilen yansımam, gözlerinden akan yaşları sildi.

"Bilmem. Sence ben kimim?"

Alaycı sorusu karşısında ister istemez çatılmıştı kaşlarım. Aramızdaki camdan dolayı sesi boğuk geliyordu ama anlaşılmayacak gibi de değildi. Öte yandan bana gerçekten çok benziyordu ama dikkatli bakıldığında, benim sağ yanağımda olan gamzenin, onun sol yanağında olduğunu fark edebilmiştim. Bu ayrımı yapamamamın tek sebebi ise onu incelediğim o kısacık sürede gülümsemiyor oluşuydu.

"Bana benziyorsun." diyerek yılın en aptalca cevabını verdim. Öyle bir şaşkınlık vardı ki üzerimde, bana ikizim kadar benzeyen bu kız karşısında afallayıvermiştim.

"Evet." dedi kız. Artık ben olmadığından emindim ve ikizim olmadığını da söyleyebilirdim. "Benziyorum. Aslında ben tüm şifacılara benziyorum."

Sözleri karşısında kalbim tekleyivermişti. Oscar'ın bütün şifacıları sevdiğini söylemesi ve Lisa'nın da bir şifacı olması gerçeği bir tokat gibi çarpıldı suratıma. Tek ortak özelliğimiz kızıl saçlarımız olmayabilir miydi? Aynı yüzü de paylaşmış olabilir miydik? Oscar, Lisa'ya benziyorum diye seviyor olabilir miydi beni?

"Nasıl yani?" diye sordum korka korka. Büyükçe yutkundum. Kalp atışlarım bozulurken vereceği cevabı bekliyordum merakla.

"Bunu sana nasıl açıklayabilirim ki?" diye kendi kendine mırıldandı kız. Bir elini çenesine koymuş, düşünürcesine yukarı dikmişti bakışlarını. Dudağına temas eden işaret parmağında, benim parmağımdakinin eşi olan bir yüzük vardı. Aramızdaki farklılıklardan birisi de o yüzüğün onun sol elinde, benimse sağ elimde duruyor olmasıydı. İşte bu kesinlikle fark etmem gereken bir detaydı.

"Bunu bana mı soruyorsun?" dedim tereddütle. Kızsa beni yeni hatırlamış gibi bana bakmıştı.

"Biraz geri çekil istersen." derken eliyle geriye gitmemi işaret etti. Garip bir şekilde bu kıza güveniyordum. Geriye çekilirken ve o yüzüğün takılı olduğu elini aramızdaki cama uzatırken de, o cam parçalara ayrılıp yüzüme savrulurken de ona güvendim. Kollarımı çapraz bir şekilde kendime siper ettim savrulan cam parçaları karşısında. Nitekim camlar, birer toz tanesi olarak çevremden saçılıp gittiler. Ellerimi yüzümden indirdiğimde gördüklerim ise muazzamdı çünkü içinde bulunduğum o siyah boşluk, eski, taştan bir yapıya dönüşüvermişti.

ŞİFACI ||TAMAMLANDI||Where stories live. Discover now