14. BÖLÜM - HERKES ÖLDÜRÜR SEVDİĞİNİ

1.6K 170 43
                                    

Acı çoğu zaman fizikselle sınırlı kalırdı. Daha doğrusu insanlar fiziksel olarak yaralı değilsen acı çekmene anlam veremezdi. Nitekim benim içimde iki türlü acı vardı. Fiziksel olarak yaralıydım ve bu insanlar için kafiydi fakat ruhumda hala kanamakta olan o yarayı kim görüp saracaktı? İşte bu sonun cevabına verebileceğim tek bir yanıt dahi yoktu.

Psikolojik olarak çökmüştüm. Kimseye güvenemiyordum. Kimseye derdimi anlatamıyor, kimseyle konuşmak dahi istemiyordum. Günler geçiyordu ve o günler haftalara evriliyordu. Nitekim hayatımda değişen bir şey yoktu. Boğazım iyileşmişti ve her şey normale dönmüştü. Bu süreçte ise ben Oscar'ı yalnızca bir kaç kez görmüştüm. Oysa onun o dipsiz kuyu gibi olan gözlerinde kaybolmayı dilerdim.

Ne mi olmuştu? Ben o aptal aşığa, lanetliye ya da vampire fena halde tutulmuştum. Ellerimden tutup içtiği o çayın sıcaklığı hala avuçlarımdaydı ve onu göremediğim her gün daha da huysuzlaşıyordum.

Oscar'ı neredeyse bir aydır görmemiştim. Çay mevzusunun üzerinden ise neredeyse yedi hafta geçmişti.

"Kuzen? Uyandın mı?" diyerek kapıyı tıklattı Peter. Yatağımda sırt üstü uzanmış, tavanı seyrediyordum. Saçlarım yastığımın dört bir yanına dağılmıştı. Uykusuzluğum çığırından çıkmıştı ve gözlerimin altında torbalar oluşmuştu.

Cevap vermediğimde Peter bir kez daha tıklattı kapıyı ve açtı. Başını içeri uzatıp bana baktı.

"İyi misin?"

İyi miydim? Pek sanmıyordum. Aşkı hayatımın son evresine koyan ben, aşkıyla dalga geçtiğim adama tutulmuştum. En kötüsü de neydi biliyor musunuz? O adam hala o kızı seviyordu. Kütüphanenin duvarında gördüğüm o kızıl saçlı güzel kadın, her şeye rağmen onun kalbinde yaşamaya devam ediyordu.

Ben neresindeydim bu hikayenin peki? Ben yalnızca br figürandım. Bir amaç vardı gerçekleştirmem gereken fakat bunun sonucunda pek çok şey kaybedebilirdim. Bu yüzden çabalamak gelmiyordu içimden. Zaten bu amaç yüzünden her şeyimi kaybetmişken neden daha fazla çaba sarf edeyim ki? Gelip bir vampir kanımı içsin ve bu şey sona ersin diye dua edecek duruma gelmiştim.

"İyiyim." diye bir yalan söyledim. Dünyada en çok söylenen bu yalana bir çentik de ben attım.

Peter odaya girdi. Ağır adımlarla yürüdü ve yatağıma uzandı. Tam yanımdaydı şimdi. Başı, başımın hemen yanında duruyordu ve saçlarımı asılıyordu.

Biraz doğrulup saçlarımı çektim ondan. Canım acımıştı ama çok da önemli değildi.

"Yalancı." dedi kuzenim. "Haftalardır evden çıkmıyorsun."

"Çıkıyorum." diyerek itiraz ettim. "Okula gidiyoruz seninle birlikte."

Peter güldü. Aslında gülünecek bir şey yoktu. Zaten o da bunun farkındaydı. Dudaklarındaki o gülümseme alaycıydı. Çünkü onun nezdinde okul dışarı çıkmak demek değildi. Bana göre öyleydi ama. Sonuçta evden çıkıyor muydum? Çıkıyordum. O zaman üzerine daha da bir şey söylemeye gerek yoktu.

"Oscar'dan haber aldın mı?" diye sordum. Yerimde rahatsızca kıpırdandım.

Peter derin bir nefes aldı. Yerine biraz daha yayıldı ve beni iyice kenara itti.

"Düşeceğim!" dediğim sırada neredeyse yeri boyluyordum. Nitekim kuzenimin o muhteşem avcı refleksleri beni tutmasına yetmişti.

Beni kendine doğru çekti Peter. Kollarını belime doladığında ben de başımı göğsüne yasladım. Sığınacak bir yere ihtiyacım vardı ve kuzenimin göğsü bunun için gayet idealdi.

ŞİFACI ||TAMAMLANDI||Where stories live. Discover now