7. BÖLÜM - ŞİFACI

2.7K 296 131
                                    

Kitapçının önünde, basamaklarda oturuyordum. Etrafta polis araçlatı cirit atıyordu. Siren sesleri, mavi renkli ışıklar ortama gergin bir hava katıyordu. Kara gözlü adam polis memurlarıyla konuşurken ben kendimde tek kelime edecek güç dahi bulamıyordum. Ellerimi birbirine kenetlemiş çenemin altına dayamıştım. Yanıma gelip bana bir şişe su uzatan polis memuruna teşekkür ettim ve titreyen ellerimle şişeyi açtım. Bir iki yudum suyun boğazımdan kaymasına izin verdim.

O sırada siyah renkli bir araç girdi görüş alanıma. İçinden amcam ve yengem çıktı. Anında yanımda biterlerken gözyaşlarım kendiliğinden aktı.

"Olivia? İyi misin?" diye sordu yengem. Buruk bir gülüş dudaklarıma yerleşirken usulca başımı salladım. Dünyada en çok söylenen o yalana bir yenisini daha kattım.

"İyiyim."

Değildim.

Kanlar içinde kalmış bir cesetle aynı odadaydım dakikalar öncesinde. Dünden beri onun öleceğini biliyordum. Hatta bunu engellediğime inandırmıştım kendimi ama yapamamıştım. Bu sabah, belki de daha önce, o adam ölmüştü ve ben onun cesedini görmüştüm.

Yengem bana sarıldığında tepki dahi veremedim. Sadece onun kolları arasında olmanın huzuruna varmaya çalıştım.

Yengem ve annem çocukluk arkadaşıydılar. Aralarından su sızmazdı. Sanki iki yabancı değilde iki kardeş gibi davranırlardı birbirlerine ve yengem benim için bu yüzden çok önemliydi. Çünkü biliyordum ki annem, ona bir şey olma ihtimaline karşı, beni hep yengemle bırakırdı.

"Eve gitmek ister misin Olivia?" diye sordu Amcam. Yüzüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı. Usulca okşadı saçlarımı ve ben bir kez daha başımı salladım.

"Evet."

Amcam yanımızdan ayrıldı ve polislerle bir şeyler konuştuktan sonra yeniden yanımıza geldi. Ardından olanlarsa çok hızlı gerçekleşti ve ben kendimi odamda buldum. Beni yalnız bırakmalarını istemem üzerine odamdan çıktılar. Perdeleri kapattım, kitaplığımdaki defteri aldım. Deri kaplı günlük ise öylece komodinin üzerine bırakılmıştı. Ona düşmancıl bakışlar atmayı es geçtim.

Adam öldüğü için bende kalmıştı günlük. Verecek bir muhatap bulamamıştım. Öte yandan bu konuda tek muhatabımın katil olduğunu düşündüğüm kişi olması başlı başına bir problemdi. Polislerin, onun tek sözüyle hareket etmesiyse beni epey sinirlendiriyordu. Bu adam kimdi? Katil olmak dışında ne gibi bir özelliği vardı?

Defteri açtım ve içindekileri çevirmeye başladım. Amacım, o adamın boşuna ölmemesini sağlamaktı. Bu günlük onun ölmesine sebep olduysa eğer, katilin kim olduğunu da söyleyebilirdi.

Seksen yılı geride bıraktım. Bu süre içinde çok can aldım. Öldürmekten asla zevk almadım ama pişmanlık da duymadım. Esasında seksen yıldır hissettiğim tek bir duygu kırıntısı bile olmadı. Sanki ben o gecede çakılı kalmıştım. Sanki tüm duygularımı seksen yıl öncesinde bırakmıştım.

Bulunduğum yer eski bir tapınaktı. Burada benim gibiler vardı. Soğuklar, hissizler... Bizler lanetlenmiş varlıklardık. Bizler, yıllar önce acımasızlığın koynundan çıkıp gelmiş olanların çocuklarıydık. Bizler kanla beslenip, insan avlayanlardık.

Seksen yıl önce beni lanetleyenler bugün aralarına katılmama izin veriyorlardı. Bana öğretiyorlar, beni eğitiyorlardı. Amaçları belliydi, hırs ve intikam arzusuyla yanıp tutuşuyorlardı ve elbette ki kana susamışlardı. Onlardan farklı değildim. Olmaya da çalışmıyordum. Ben olduğum şeyi kabullenmiştim artık. Ben bir canavardım.

ŞİFACI ||TAMAMLANDI||Where stories live. Discover now