19. BÖLÜM - SONSUZLUĞUN SONU

1.4K 163 119
                                    

Sonsuzluğu gözlerine sığdırmıştı sanki. Parmaklarının soğuğu taytımdan geçip bacaklarıma ulaşıyordu. Öyle donuk bir yüz ifadesi vardı ki ürperdim. Oysa ben bu ölüm kokan adamı sevmiştim. Onun kalbinde bir başkasının olmasını umursamadan vermiştim kalbimi avuçlarına ve o değersiz bir eşya gibi yere atmıştı onu. Şimdi kalbim kendi avuçlarımdaydı. Ezilmişti, kırılmıştı, yer yer yırtılmıştı derisi ama hala atmaya devam ediyordu. Bense tüm o hasarları birer birer onarıyordum. Şimdi baktığım bu sonsuzluğun sahibi olan adam tekrar uzatmıştı ellerini. Kalbimi yeniden verip vermemek konusunda kararsızdım. Korkuyordum, herkes korkardı. Bu kadar hasar almış bir kalp daha ne kadar acıya katlanırdı?

"Beni indirir misin?" dedim boğuk çıkan sesimle. Yutkunma isteğimi zorlukla bastırdım. Az önce alnından öpeceğimi söylediğim bu adamdan arkama bakmadan kaçmak istiyordum.

Oscar ise afallamış bir surat ifadesiyle bana bakıyordu. Beklemiyordu. Onu böyle geri iteceğime ihtimal dahi vermemişti belki de.

Beni yere bıraktı. Yeniden ayaklarımın üzerinde duruyor olmak iyiydi. Titreyen dizlerime nazaran dimdik durmaya gayret ediyordum. Yıkılmış, tükenmiş bir Olivia yoktu karşısında. Kendi köşesine çekilip ağlayacak o kız değildim ben, en azından olmamak için çabalıyordum. Acılarıyla yeniden ayağa kalkacak, küllerinden yeniden doğacak bir anka kuşu gibiydim, olmalıydım. Çünkü başka türlü yaşamayı öğrenemezdim.

"Sen iyi misin?" diye sordu Oscar. Peter bir adım geri çekilmişti ve az önce mindere koyduğu cips paketi yeniden elindeydi. Filmin en heyecanlı sahnesi gelmiş gibi bir havası vardı. Çünkü az önce bana kök söktüren kendisi değildi(!)

"İyiyim. İyi olmamam için bir sebep yok." diyerek ellerimi çırptım. Kurumuş kan lekeleri toz zerresi gibi zemine düştü. Avuç içlerim acımıştı ama içimdeki o mazoşist bir kez daha kendini göstermişti. Acıya dair tek bir mimik oynatmamıştım yüzümde. Az önce ağlayan ben değilmişim gibi davranıyordum.

"Kanıyorsun." dedi sert sesiyle. Gözleri karanlığını yitirmişti sanki. Kızıl renge bürünmüştü. Umarım içindeki o vampiri dizginleyebilirdi çünkü tam arkasında duran Peter'ın bir avcıya dönüşmesi onun sonunu getirirdi.

"Ben iyiyim Oscar! Buraya neden geldin?"

Kaşları çatıldı. Benden böyle bir tepki beklemiyordu. Aklından neler geçtiğini az çok tahmin ediyordum. Bir avcı olmayı istediğimi, vampirlerden nefret ettiğimi sanıyordu.

"Seni kontrol etmek için. Dün iyi değildin ama bugün hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorsun. Kolun kırıktı senin Olivia, nasıl oldu da bu kadar çabuk iyileşti?"

Omuz silktim. Sanki yaşananlar çok normalmiş gibi davranmaya zorluyordum kendimi ve bu onu delirtiyordu. Gittikçe kırmızıya bulanan gözleri bana bunun sinyallerini veriyordu.

"Şifacı özellikleri işte."

"Hızlı iyileşiyorsun, bizim gibi ama kalkmış burada avcı eğitimi alıyorsun!" dedi hiddetle. Kesinlikle çok kızmıştı ve bu bana inanılmaz zevk verdi.

"Vampirlerle pek iyi anlaşamıyorum." dedim. Omuz silktim ve sözlerime devam ettim. "Kendileri onlardan uzak durmam için ellerinden geleni yapıyorlar malum. Ben de kendimi korumak için avcı olmaya karar verdim."

Oscar'ın yüz hatları öyle bir gerildi ki derisi yırtılacak zannettim bir an için. Gözleri tam manasıyla kırmızıya büründü. Kan gibiydi ve itiraf etmek gerekirse çok etkileyiciydi. Aslana aşık olan ceylan gibi hissediyordum kendimi.

"Sen bir şifacısın!" dedi üzerine basa basa. Bana doğru bir adım attı ve kollarımı kavradı. Uyguladığı kuvvet normaldi, canımı yakmıyordu ama kendini ne kadar zor tuttuğu zangır zangır titreyen bedeninden belliydi. "Avcı olamazsın. Tam ortada durması gereken, dengeyi sağlaması gereken kişisin sen."

ŞİFACI ||TAMAMLANDI||Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum