22. Bölüm - Bul beni

170 26 52
                                    

** azıcık yorum ve veyahut yorum alabilir miyim ehehe

**** (SEHUN)

Luhan'ın gidişiyle kendimi koltuğa atıp gözlerimi huzurla kapattım. Yüzümde engelleyemediğim bir gülümseme, içimde ise büyük bir mutluluk vardı. Uzun zamandır kendimi en dinç hissettiğim andaydım sanırım. Daha güçlü, daha eskiye yakın hissediyordum. Sebebi Luhan'dı. Bana karşı olan hisleri ve tavrı daha netleştikçe aramızdaki bağ da benim güçlerim de katlanıyordu. İstediğim şeye kavuşmama çok az kalmış olmalıydı. Yenilenmiş hissetmemin en büyük açıklaması buydu. En büyük diyordum çünkü bir de kalbimin böyle hızlı atması yüzünden iyi hissetmem vardı.

Luhan beni düşünmüş, endişelenmiş ve benim için buraya kadar gelmişti. Benimle konuşmuş, benden özür dilemiş dahası eve dönmemi istemişti. Ona, kendisine bağımlı kalmama fikrimden bahsettiğimde yüzünde ve içinde olan korkuyu hala görüp hissedebiliyordum. Kesinlikle bu düşünceden nefret etmişti. Aramızdaki bağ tam da bu durumlarda çok işe yarıyordu. Luhan ise onun her ruh halini bildiğimin farkında değildi. Evet, onu hissedebildiğimi biliyordu ama bu kadar net olduğunu bilse yanımda tek bir düşünceye dahi yer vermemek için ekstra çaba gösterirdi. Onu bu denli şeffaf bir şekilde görebildiğimi anlamaması iyiydi bu yüzden.

Tüm bunlar beni mutlu eden, iyi hissettiren şeyler olsa da asıl yenilendiğimi beni öptüğünde fark etmiştim. Tüm vücudum baştan aşağı bir dalgayla sarıldığında çok hazırlıksızdım. Orada beni öpmesini istemeyecektim bile. Yanağım kaşınmıştı ve ben sadece o anda benimle acı şeyden içip vakit geçirmesini söyleyecektim. O ise daha fazlasını verip öpmüştü. Beklemediğim bir anda... Kalbim öylesine hızlı atıyordu ki o anda, bundan oldukça korkmuştum. Çünkü bu his işleri benim için de gün geçtikçe durdurulamaz hale geliyordu. Ona aşık olmamalı, kendimi bu ateşe atmamalıydım. Ama buna direnmek düşünmek kadar kolay değildi işte. Luhan çoktan zayıf noktam olmaya başlamıştı bile. Beni kırabilecek, incitebilecek ve canımı acıtabilecek kadar hem de. Dün hissettiğim o kalp acısı da bunun canlı örneğiydi. Gerçekten kırılmış ve üzülmüştüm. Evet, Luhan'ın eve girdiği andan itibaren içinde olan öfke ve üzüntüyü hissedebiliyordum. Bunun sebebi ben değildim, o sözleri bana isteyerek söylememişti. Hepsini biliyordum ama yine de canımı yakmasının önüne geçememiştim. O, benimle bu şekilde konuşurken kendimi hayal kırıklığının pençesine atıvermiştim işte. Söz konusu Luhan olduğunda öyle çaresiz ve güçsüz ama bir o kadar da çözümler bulup güçlü kalabiliyordum ki şaşırıyordum. Üzerimdeki etkisi çok başka bir boyuttaydı.

"Ah, Luhan." Gözümü açıp başımı yana çevirdim ve masanın üzerinde duran su şişesine odaklandım. Şişe havalanıp elime düşerken ben de doğrulmuştum. "Koskoca tanrı Sehun'u düşürdüğün hale bak..." kendi kendime söyledikten sonra suyu kafama diktim.

Üzerimde var olan tatlı sarhoşluk haliyle geri uzandım ve tavanı izleyerek geçirdiğim yarım saatin ardından nihayet Chanyeol gelmişti.

"Gelmişsin." Doğrulup ona baktığımda yüz ifadesinin bir garip olduğunu görmüştüm.

"Geldim." Anahtar ve cüzdanını masaya bırakırken onu baştan aşağıya süzdüm. Tanıdığım neşeli Chanyeol'den farklı duruyordu.

"Sen iyi misin?"

"İyiyim, neden sordun?" omuzlarımı silktim.

"Bilmiyorum, yüzünün rengi atmış gibi. Bir sorun yok ya?" başını sağa sola salladı.

"Hayır, her şey yolunda." Ayaklarımı sehpaya doğru uzatırken o da aldığı birkaç parça yiyeceği tezgaha bırakıyordu.

"Luhan sana canını sıkacak bir şey mi dedi?" başını önce hayır anlamında sallasa da ardından iç çekip yukarı aşağıya salladı.

RICORRENZAOnde histórias criam vida. Descubra agora