6. Bölüm - Görsen şaşırırsın

241 36 129
                                    

** Her bölüm düşen oy ve yorumlar canımı sıksa da bölüm atmak için hala oldukça hevesliyim. Yazarken de keyif alıyorum ama keşke biraz daha ilgi olsa beni daha da motive etse :(

Neyse, yorum yaparsanız sevinirim yapmazsanız da ne diyebilirim ki :(

**** (LUHAN)

Masaya, babamların yanına geri dönerken bir yandan da konum gönderdiğim numaradan gelen mesajı okuyordum. Buraya yakın olduklarını ve 5 dakikaya geleceklerini yazmıştı. Bu mesajdan memnundum. Çünkü babam ve bariz bir şekilde bana ilgi gösteren Jang Han Seo ile daha fazla bu ortamda durmak zorunda kalmayacaktım. Kurtuluşumun bahanesiyle yüzümde bir tebessüm oluşurken sandalyeyi çekip masaya oturdum. Telefonumu cebime koyup bakışlarımı kaldırdığımdaysa ilk gördüğüm şey babamın sert bakışlarıydı. Muhtemelen kalkmamı bir kabalık olarak düşünüyordu. Ben ise nefes alacak bir alan olarak düşünmüştüm.

"Önemli bir arama olmalı değil mi, Luhan?" babam yapay gülümsemesi ile söylediğinde arkama yaslandım.

"Evet, cevaplamam gerekiyordu."

"Güzel haberler almış olmalısın. Az önceki haline göre epey rahatlamış ve mutlu görünüyorsun." Han Seo'nun parmakları belli belirsiz kendi dudaklarına dokunup gülüşümü işaret etti. Bununla beraber dudaklarım düz bir hal almıştı.

"Öyle diyebilirim." Kısacık yalancı bir tebessüm sunup yemediğim etimi didiklemeye önüme döndüm.

"Biz de Bay Jang ile ortak projelere girebileceğimizden konuşuyorduk. Kendisi bize yatarım yapma konusunda olumlu."

"Sevindim." Babamın emri vaki dolu cümlesine verebilecek fazla tepkim yoktu. Ne hakkında olduğunu bile bilmiyordum.

"Baban başa geçeceğinle ilgili bazı şeyler söyledi. Sanırım genç biri olarak böyle güçlü bir sorumluluğu alacak sana, sırt çevirmemem gerek. Eh, ben de kolay gelmedim bugünlere." Doğrudan bana bakıp yüzümü inceleyerek söylediğinde yerimde rahatsızca kıpırdandım.

"Şey... İlginiz için teşekkürler," Dedim duraksayarak. "Ama bu başa geçme olaylarının yakın zamanda olacağının garantisini veremem." Bu, böyle bir şeyi istemediğimi en çok belli ettiğim andı. Uzak durmak istediğimi anlatmaya çalışıyordum. Babam da mesajımı almış ve keskin bakışlarını bana yollamıştı. Bu bakışların anlamını biliyordum. Beni tehdit ediyordu.

"Sanırım, Luhan pek istekli değil." Han Seo tebessümle söylediğinde bakışlarımı babamın alev saçan bakışlarından ayırdım.

"Hayır, demek istediğim daha çok..." uygun kelimeyi aradım. Babamı en az kızdıracak açıklamayı yapmak zorundaydım. "Yönetme işinde babam çok başarılı. Ben henüz onun kadar becerikli değilim. Öğrenmem gereken şeyler, aşmam gereken yollar var." Dudaklarımdaki tebessümün zoraki olduğunu gizlemek adına bardağıma uzandım. Kalan şarabımı tek yudumda içtikten sonra sandalyemi ittirip ayağa kalkmıştım. "Ben artık kalksam iyi olacak. Tezim üzerine çalışmam gerek." Birkaç adım geriledim. "Size tekrar afiyet olsun." Tabağı daha yeni gelen Han Seo ile göz göze geldiğimde gülümsedim. Babama özellikle bakmaktan kaçınmıştım.

"Ağh, Luhan." Birkaç adım atmıştım ki duraksayıp arkama baktım. "Benim de bir görüşmem vardı. Şimdi hatırladım. Beraber çıkalım." Han Seo ayaklanıp ceketini alırken kaşlarımı çatmamak için çaba gösterdim. Çünkü yalandı. Bunu benimle konuşabilmek için uydurduğuna neredeyse emindim.

"Peki." Fakat çaresiz kabullenmiştim. Ne diyebilirdim ki?

"Gidelim." Yanıma gelip benimle beraber yürümeye başladığında bir an babama dönüp baktım. Gözlerinde sert bir şeyler görmeyi beklemiştim. Ama hayır, memnuniyet vardı. Gülümsüyor ve bana gitmem için eliyle işaret ediyordu. Bu durum hoşuna gitmiş olamazdı, değil mi? Umarım ki gitmemiştir. Çünkü o zaman işler çok daha karmaşık bir hal alabilirdi.

RICORRENZAWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu