2. Bölüm - Deliydi ve beni de delirtecekti

309 53 190
                                    

** Buraya Sehun'u aklımda canlandırdığıma en yakın şekliyle atacağım ama siz onu tamamen beyaz geleneksel halkın giydiği kıyafetler içinde düşünün.

** Buraya Sehun'u aklımda canlandırdığıma en yakın şekliyle atacağım ama siz onu tamamen beyaz geleneksel halkın giydiği kıyafetler içinde düşünün

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Veeee tekrardan ilk bölümlerin günahı olmaz diyerekten yorumlarınızı da bekliyorum, iyi okumalar.**

****

Pekala, sözlerimin hepsi havaya uçmuş gibiydi. Deli adam hala arkamdaydı ve hala beni takip ediyordu. Ben ise korkmaya devam ediyordum, evet ama bu sefer şaşkınlığım da bariz bir şekilde benimleydi. Çünkü şu anda bu delinin dışarıya çıktığı andaki tepkilerine bakıyordum.

Döner kapıdan beni takip ederken epey bir zorlanarak çıktığında önce ağzı bir karış açılmıştı. Her ne kadar ona bizzat bakmıyor olsam da seslerden dolayı göz ucuyla izlemiştim. Fakat şimdi, kapının önünde durmuş etrafa gördüğü en şaşırtıcı manzaraymış gibi bakarken ben de kayıtsız kalamadım. En sonunda ona dönüp ne yaptığına bakar hale gelmiştim. Gözleri kocamandı. Ağzı neredeyse ayaklarına düşecek kadar açıkken şaşkınlığı yüzünden buram buram okunuyordu. Hayrete düşmüş bir insan gibiydi. Ve ben onu neyin bu kadar şaşırttığını merak ediyordum. Etrafta izlenecek bir olay, bir insan ya da değişik bir doğal afet yoktu. Dümdüz, sade bir geceydi. Gökyüzünde ay kendini belli ediyor, gecenin karanlığını hafifletiyordu. İlerideki caddeden hızlı hızlı geçen arabalar vardı ve ne olduğu seçilmiyordu bile. Hepsi buydu. İnsan bile yoktu gecenin bu saatinde.

"Bunlar..." olduğu yerde dönerken upuzun saçları rüzgardan uçuşmuştu. "Bu benim bıraktığım dünya olamaz." Gözleri benimkilerle kesiştiğinde yavaş adımlarını yanıma sürükledi. Etrafına bakınmayı da ihmal etmiyordu. "Bu bir rüya mı?"

"Ne?"

"800 yılda dünya bu kadar değişmiş olamaz, değil mi?"

"Neyden bahsettiğini anlamıyorum."

"Bu yüksek direkler..." evleri göstermişti. "Bu bir görünüp kaybolan karınca sürüsü gibi hızlı olan şeyler..." yoldaki arabaları gösteriyordu. "Tüm bunlar da neyin nesi?"

"Bunlara ev deniyor."

"Nasıl yani? İçinde yaşadığımız o kerpiç evlerin yerini bu kocaman direkler mi aldı?"

"Kocaman direk dediğin şeyler beton binalar."

"Çok yüksekler." Gözleri binaların üzerinde geziniyordu. "Peki ya onlar ne?" arabaları işaret etmişti.

"Araba."

"Araba?" tek kaşı havalanırken başımla onu onayladım.

"Bir yerden bir yere gitmeni sağlayan tekerlekli araçlar. İnsanlar bunlarla ulaşım sağlıyor." Dedikten sonra kaşlarımı çattım. "Ben neden sana açıklama yapıyorum?"

"Çünkü bunları bilmiyorum."

"Hayır, biliyorsun. Ve benimle dalga geçiyorsun." Burnumdan soluyarak söyledikten sonra onu şaşkınlığıyla bırakıp yürümeye başladım. Adımlarım aceleci olsa da arkamdan gelen adımlar da benimle aynı ritmi koruyordu. Delirecektim. O deliydi ve beni de delirtecekti. Az kalmıştı.

RICORRENZAWhere stories live. Discover now