13. Bölüm - Biraz, azıcık, ufak bir miktar

182 30 77
                                    

****

"Tamam, Baekhyun. Sonra görüşürüz." Telefonu kapatıp sehpanın üzerine bıraktığımda derin bir iç çektim. Kitaplarımı ve notlarımı kütüphanede bıraktığım için Baekhyun'dan onları almasını rica etmiştim. Emeğimin boşa gitmesini istemiyordum. Ayrıca eve girdiğimizden beri süregelen sessizliği de kendi içimde bu şekilde yenmeye çalışmıştım. Bir miktar ses ihtiyacım vardı.

Bir süre önce ettiğimiz ufak çaplı kavgadan sonra Sehun, parasını alıp gelmiş ve beraber evin yolunu tutmuştuk. Tüm bu süre içinde ikimiz de tek kelime etmemiş sadece yolun bitmesini beklemiştik. Fakat bu durum artık rahatsız edici bir seviyeye evirilmişti. Konuşmak, onun sesini ve neşeli halini tekrar açığa çıkarmak istiyordum. Çünkü... Çünkü fark etmiştim ki Sehun'un sessizliği en gürültülü halinden bile çok daha zordu.

"O takımla rahat mısın?" en sonunda ise dayanamayıp gergin sessizliği böldüm. Saçma bir konuydu ama aklıma başka bir şey gelmiyordu. "Çıkarmayacak mısın?" Sehun kendini baştan aşağıya süzdükten sonra başını sağa sola salladı.

"Böyle iyi hissediyorum."

"Rahat mı yani? Modelliğini yaptığına değer mi?"

"Modelliğini yapmama değer de..." kıyafetini inceleyen bakışlarını bana döndürdü. "Senin 200 tane almana değer mi? Pek sanmıyorum." Sona doğru hafifçe tebessüm ettiğinde nihayet rahat bir nefes almıştım. Bana kızgın olması düşüncesi rahatsız ediciydi. Diken üzerinde ve huzursuz hissettirmişti. "Sahi Luhan, neden 200 tane aldın?"

"Gözüme güzel geldi." Omuzlarımı silktim. Oysaki asla giymeyeceğim bir takımdı. Kumaşı bile kalitesizdi.

"Çünkü ben giyiyordum." Sehun ayağa kalkıp kendi etrafında döndü. "Çok yakıştığını ve benim yakışıklılığım yüzünden satışların bu kadar iyi olduğunu söylediler." Çenesini hafif yukarıya kaldırıp söylediğinde gözlerimi devirdim. Ego mevzusuna da hakim olmuştu bu tanrı.

"Seni kandırmışlar." Kollarımı göğsümde birleştirip ondan başka yöne baktım.

"Doğruyu söyle." Bir anda kendini yanıma bıraktı. "Benim üzerimde görünce çok beğendin, değil mi?" tek kaşı havalandı ve yüzünü yüzümün yakınına sokup konuşmaya devam etti. "Sebebin bendim."

"Öncelikle," dedim elimi yakınımda duran yüzündeki alnına bastırarak. "Biraz uzaklaş." Onu ittirdiğim mesafede kalıp geri dönmediği için daha rahattım. Daha iyi nefes alabiliyor, daha iyi düşünüyordum. "İkinci olarak, hayır. Seninle alakası yok."

"Ben öyle düşünmüyorum. Telefon hattında öyle yoğunluk olmuş ki yetişememişler." Omuzlarını silkip arkasına yaslandı. "Sen de son kalan 200 taneyi alınca erken bitirmişler." Demişti ki bir anda durup doğruldu. Kaşları hafifçe çatıldıktan sonra bana hızla döndü. "Acaba... Bir ihtimal son 200 taneyi almanın sebebi programın erken bitmesini istemek olabilir mi?" şahsi fikrimi soracak olursanız ondan böyle zekice bir çıkarım yapmasını asla beklemezdim. Çünkü evet, sebebi buydu. Yoksa ne yapacaktım ben o kadar dandik, kendisini güzel kılan tek şeyin onu taşıyan Sehun'un olduğu takım elbiseyi? Çok özel bir durum gerekmiyorsa takım elbise giymezdim bile ben. Ama tabii ki Sehun'a tüm bunlardan bahsedecek değildim.

"Mantıklı tek bir tahminin bile yok." bakışlarımı ondan kaçırıp söylediğimde Sehun elini çeneme attı. Yüzümü kendisine çevirip bir süre dikkatle bakarken dudaklarında hoş bir gülümseme vardı.

"Evet, sebebi bu." Dudağının sol köşesi belirgin bir şekilde yukarıya kıvrıldı. "Ben cevabımı aldım." elini çenemden çekip yanağımdan bir makas aldıktan sonra yine arkasına yaslandı.

RICORRENZAWhere stories live. Discover now