-7- Ben Neyim?

419 35 2
                                    

Önümdeki tabağa bakarken derin bir nefes aldım. Açtım ama yiyesim yoktu.

Hava kararmıştı. Ben dört gündür buradaydım ve odadan çıkmıyordum... Arkadaşımı özledim ben.

Şarkı mırıldanırken gelen büyük patlama sesiyle şarkımı kestim. Iımmm ne bok oluyor? Ayağa kalktım kapıya yöneldim. Tam kapıyı açacakken biri beni belindem tutup geriye çekmesiyle çığlık attım. Debelenirken o ihtişamlı ses yükseldi.

"Yerinde dur. Hela burada... Seni buradan yollayacağım."

Loki endişe ve acaleyşe konuşurken ona döndüm zorla ve dehşete dönmüş bir şekilde ona baktım. HEPİMİZ ÖLÜCEZ!

"Lo-Loki... O bizim içimizden geçer öldürür bizi. Hem dünyada da beni bulur o."

Başını iki yana salladı. Elini cebine koydu ve bir kolye çıkardı. Acaleyle boynuma taktı. Ben hala ona anlamayarak bakıyordum.

"Üç gün içinde eğer sana haber gelmezse bu kolyeyi yok et. Seni Avengers'ın yönetim binasına yollayacağım. Sakın oradan ayrılma."

Başımı saadece aşağa yukarı sallayabildim. Bir büyük patlama sesi daha geldiğinde bu sefer yer daha da sarsılmıştı. Yakınlaşıyorlardı.

Ben etrafa bakarken biri bana aniden sarıldı. Ne yapcağımı bilmeden sadece duruyordum. Ona sarılmak istiyordum elbet... Ama olmuyordu.

"Orada kendine dikkat et."

"Sen de ölmemeye çalış."

Bunu dememle başını kaldırıp bana gülümsedi. Saçlarımı karıştırdı. Uh... Tuhaf bir his.

"Heimdall onu ışınla."

Bunu dedi. Ama siz ışınlanacağım sandınız değil mi? Oh no... Oh no....

"Şey... CİDDEN ÖLÜCEZ!"

Bağırmam ile bana döndü. Derin bir nefes aldım. Onun önündem çekildim ve yatağın altına eğildim. Kolumu uzattım ve bir hizmetliden isteyip, sakladığım hançerleri aldım. Ayağa kalktım. Hançerleri yatağın üzerine koydum ve saçlarımı topladım.

"Ne yaptığını sanıyorsun se-"

"Ben köprüye gidiyorum. Elbet Heimdall oradadır. Sen kız kardeşini oyala. Yanıma bana bakan hizmetçiyi alıyorum."

Hançerleri aldım ve belime taktım. Tamam kullanmayı bilmiyorum. Ama mutfak bıçağı gibiyse halledebilirim.

"Lily ortaya çık!"

Yanımda biri belirince gülümsedim. Sağ olsun hizmetlim görünmez olup yanımda olmayı severdi. Aşırı iyi bir kadın. Ablam gibi olduğundan ona bu dört günde fazlasıyla alıştım.

"Kardeşinle ilgilen. Hadi gittim bays."

Kapıyı açtım ve Lily ile birlikten oradan ayrıldım. Koşarak merdivenlere yöneldim. O sırada etrafı kesiyordum. Bir patlama sesi geldiğinde yer şiddetle sallandı ve ben dengemi sağlayamayıp düştüm. Lily hemen koluma girip beni kaldırdı.

"Kalabalığa karıştığımızda ikimizi de görünmez yap."

Lily başını aşağa yukarı sallarken ben hızlıca aşağıya iniyordum. Birden gördüğüm manzarayla olduğum yerde kaldım. Siktir... Bilerek yapıyordu şu an... Ölü bedenlerden çıkan ruhları görebiliyordum... Ağzımdan bir küfür çıktı. Hızlıca etrafa bakmayarak ve ölüm çığlıklarını duymayarak yürümeye başladım. Kulaklarımı tıkayarak yürürken birden karşıma çıkan ruhla çığlık attım. Sendeleyerek yere düşerken Lily anlamayarak bana baktı ilk ve daha sonrasına kolumdan tutarak beni kaldırdı.

"Aniden oldu kusura bakma."

O sadece başını aşağa yukarı salladı. Etrafa bakmayarak yürürken gelen sesle olduğum yerde durdum. Beni bulmuştu. Gözlerim büyürken Lily'nin kolunu tuttum. Bana anlamayarak bakıyordu.

"O burada..."

Dediğim şeyle gözleri büyürken kolumdan tuttu ve hızlıca koşmaya başladı. Ona ayak uydurmaya çalışırken nefesim sanki bana yetmiyor gibiydi. Lanet olsun kondisyon.

Köprüye geldiğimizde durdu ve onunla beraber ben de durdum. Neden durduk derken köprüde Hela'yı görmemle ağzımdan bir küfür çıktı. İstemsizce yutkundum.

"Efendim. Muhtemelen Heimdall burada değil... Kılıç eğer içeride değilse ışınlanamayabilirsiniz. Bundan ötürü ben Hela'yı oyalarken siz hızlıca babanızın yanına gidin."

Başımı aşağa yukarı sallarken istemeden onu bıraktım.

"Ölmek yok Lily! Sakın unutma."

Başını bana çevirdi. Gördüğüm ifade ile gözlerim dolarken o sadece saçlarımı okşadı. Yüzünde... Acı ve kederli bir gülümseme vardı sadece.

"Merak etmeyin. Ben işimde iyiyimdir. Siz kaçın hemen!"

Gülümsemeye çalıştım ve Hela'ya sonkez bakıp koşarak uzaklaşmaya başladım oradan. Merkezden geçemezdim ölüler ile çevriliydi ve onlar beni salmazdı. Bundan ötürü surun etrafından dolaşacaktım. Hızlıca koşarken sadece yaşamaya odaklanıyordum. Nereye düşmüştüm ben böyle. Sadece yaşamak istiyordum şu an. Sonunda kaleye vardığımda etrafa göz attım. Ne Loki ne de Thor ortalıktaydı. Ve bu benim gerilmemi daha da arttırıyordu. Yorgunlukla bir kolonun arkasına oturdum. Nefes nefese duruyordum sadece. Gözlerimi kapamış ne yapacağımı düşünüyordum.

Ben düşüncelerim ile boğuşurken gelen ürperti ile gözlerimi açtım. Karşımda gördüğüm ruh ile çığlık atmamak için hemen ağzımı kapadım. Karşımda eski hizmetli elbisesi giymiş uzun saçlı bir kız vardı ve anlamayarak bana bakıyordu.

"Merhaba!"

Bana selam vermesiyle sadece anlamayarak ona baktım. O da bana öyle bakıyordu. Gülümseyerek etrafımda uçtu. Tabii ben o sıra altıma yapmamak için kendimi tutuyordum. En sonunda karşımda durdu. Ona anlamayarak bakarken o söze girdi.

"Sen kitaplarda geçen Gölge Lordu'nun torunusun değil mi?"

He?

Işık, Gölgeler & Büyü / Loki Laufeyson (Bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin