-6- Buradan Atlasam Ölür Müyüm?

544 45 6
                                    

Bana bir oda verilmişti ve o odadan çıkmamam gerektiği söylenmişti. Ama buraya oda denmezdi. Burası 8+2 yani. Ne kadar büyük oda.

Koyu renklerle dolu olan odada kalmıştım resmen. Yatağa yatmış tavan ile sohbet ediyordum. Beni tek anlayan o şu an. Sıkılıp ayağa kalktım ve büyük camın oraya gittim. Yanlız manzara aşırı iyi. Bütün Asgard'ı görebiliyorum. Aşırı iyi. Aşağıya doğru baktım. Oha... Neden bu kadar yüksek? Acaba tükürsem kaç dakikada gider. Bunu bir ara denemeliyim.

Sıkkınca odanın kapısına yol aldım. Çok sıkıcı bu. Kapıyı açarak biraz araladım. Başımı dışarıya çıkardım ve etrafa baktım. Kimse yok. Yüzüme gelen sinsi sırıtış ile odadan çıktım ve koridorda yürümeye başladım. Yemek bulmam gerekiyor. Tanrılar acıkmaz mı yahu. Mutfak nerde? Biribe de soramam ki.

Şarkı mırıldanarak yürürken ileriden gelen tanıdık iki kişi ile gözlerim büyüdü. Hemen bir kolonun arasına saklandım. Loki ve Thor'a yakalanmakla uğraşamazdım. Gelsinler arasınlar.

Beni görmeden geçerlerken arkalarından bakıp sırıttım ve koridorda koşmaya başladım. Yemek istiyorum. Yemekkk.

Bahçeye çıktığımda olduğum yerde donup kaldım. Mezarımı buraya gömün. Aşırı harika burası. Belki yenilebilir bitki falan bulurum. Hoş, anlamıyorum çok. İç çektim ve yürümeye başladım. Çiçeklere hayranlık ile bakarken arkamdan gelen sesle yerime korku ve endişeylen sindim.

"Merhaba Louis... Seni burada görmek ne kadar hoş bir süpriz."

Arkamı döndüm. Hafifçe belimi eğerek Frigga'ya selam verdim gülümseyerek. Okuduğum 16.yüzyıl kitapları bir işe yaradı mutluyum.

"Merhaba efendim."

"Ah, öyle demesene. Sadece Frigga! Lütfen diyorum."

Gülümsememi soldurmadan doğruldum ve başımı aşağa yukarı salladım. Frigga yanındaki nedimeler ile birlikte yanıma geldi.

"Ben de biraz gezip çardakta çay molası vermeyi düşünüyordum. Eşlik edersen çok mutlu olurum."

DAHA DEMİN FRİGGA BENİMLE ÇAY İÇECEĞİNİ Mİ SÖYLEDİ? Huu sakin ol Louis. Saçmalamadan kabul et şimdi.

"Tabii ki. En sevdiğim şeylerden biridir. Seve seve size eşlik ederim."

Frigga gülümserken yavaşça önüne döndü ve yürümeye başladı. Ben de pıtı pıtı peşinden gitmeye başladım etraftaki çiçekleri inceleyerek.

Beyaz, geniş ve büyük olan çardağı görünce gülümsemem daha da büyüdü. Çardağın tepesine kadar pembe gül sarmaşıkları vardı ve bu hoş bir hava katmıştı. Masaya yaklaştıkça tabaklarda olan kurabiyeleri ve keklerç görebiliyordum. Oh be sonunda karnım doyacak.

Masaya doğru giderken şovalyelerden biri sandalyemi geriye çekti. Sessizce teşekkür edip oturdum. Frigga da karşıma oturdu. Hayran olmuşcasına sofraya bakarken bana seslenilmesiyle başımı kaldırıp Frigga'ya baktım.

"En son ne zaman yemek yedin bakalım?"

"Ah, uzun bir süre oldu aslında. Oğlunuz bunu sormadığı için hala da açım."

"Kurabiye ile mideni dolduramazsın o zaman genç hanım. Hanımlar Louis için yiyecek bir şeyler getirin."

Nedimeler başını salladı ve hızlıca buradan uzaklaştı. Arkalarından şaşkınca bakarken Frigga'ya döndüm. Bana garipçe bakıyordu. Bu beni geriyor. Ona bakmak yerine etrafa bakmaya başladım.

"Kaç yaşındasın bakalım?"

"On beş efendim."

"Oh, oldukça gençsin. Ve zekisinde. Söyle bakalım şu ölüleri görme şeyi nasıl ilerliyor?"

Yutkunum ve ellerimle oynamaya başladım. Anlaşıldı tam olarak bilmek için gelmişti. Yemek getirmesinden anlamam gerekiyordu.

"Bir anda etraf değişiyor ve her yeri ölüler sarıyor. Hepsi benden ayrı şey istiyorlar. Bazen kendimi öldürmemi bazen birini öldürmemi."

Elimi yanağıma yasladım ve bahçeye bakmaya başladım. Elimi kaldırıp çardağın yanındaki şovalyeyi göstetdim.

"Ona eski sevgilisi dadanmış. Çünkü onu öldüren oymuş."

Bir hizmetçiyi gösterdim daha sonra.

"Küçük bir oğlu varmış. Onu hep izliyor gülümseyerek."

Bezgince Frigga'ya döndüm. Bana şaşkınca bakıyordu. Omuz silktim. O sırada yemekler gelmişti. Önüme gelen patates püresi ve bifteğe baktım. İlkkez yiyorum lan bunu. Dikkatlice yemeliyim. Çatal ve bıçağı aldım ve bifteği dikkatlice kesip çatala batırdım. Dikkatlice ağzıma atıp çiğnemeye başladım. Sanırım fazla harikalıktan bayılacağım.

"Sevgili kızım demek buradaymış."

Ya sen gelme adam. Bifteği yiyem sonra gel şimdş gelme. Onu umursamadan biftekten bir çatal daha aldım. Bu harika bir icat.

"Kızını doyurmamış. Şimdi yemek yiyor."

Frigga olmak haklı. Sen nasıl adamsın püü. Bu sefer patates püresinden bir çatak aldım. Harikaaa. Hemen aşçı ile tanışmam gerekiyor. Sessizce onları takmadan yemeğimi yerken sonunda yemeğimç bitirdim ve başımı kaldırıp onlara baktım. İkiside aralarında konuşuyorlardı. İç çektim ve masadaki çikolatalı kurabiyelerden alıp kemirmeye başladım etrafı keserek.

"Louis çok sıkılmış olmalısın. Biraz benimle yürüyüş yapmak ister misin?"

Loki'nin dediği şey ile onun yüzüne bön bön baktım. Hayır dersem ayıp olurdu. Ayağa kalktım. Birkaç kurabiye aldım. Frigga'ya bir baş selamı vererek yürümeye başladım. Yanımda yürüyen bedeni umursamadan kurabiyelerimi kemirmeye başladım.

"Nasılsın?"

Başımı ona çevirdim ve kısık gözlerim ile ona baktım.

"Bitmiş, canı acıyan ve delirmek üzere olan bir birey gibiyim. Sence nasılım Loki?"

Bir şey demedi ve yüzüme baktı sadece.  Ona bakarken bir yandan kurabiyelerimş yiyordum. Önüme döndüm ve yürümeye başladım.

"Bu aralar ruhları da görebiliyorum. Ama annemin ruhunu göremiyorum. Her ruh var ama yok."

Arkamı döndüm ve ona baktım ciddi bir şekilde.

"Hela denen piç yüzünden hepsi değil mi? Onun yüzünden annem bu hale gelerek öldü. Ondan öcünü alamadı ve şimdi bana saldırıyor."

"Nasıl an-"

"Zeka ve pırıltı denen bir şey var. Çalıştırınca anlamak kolay oluyor. Asıl soru ben nasıl düzelicem ya da düzelebilecek miyim?"

Acı bir şekilde gülümsedim ve başımı çevirip çiçeklere baktım.

"Çiçeklere eğer bakmaksan solup gider gözlerinin önünde. Dikkat et ki solmasın o çiçek."

Işık, Gölgeler & Büyü / Loki Laufeyson (Bitti)Where stories live. Discover now