56. BÖLÜM: "ÖN YARGI"

Bắt đầu từ đầu
                                    

"Seninle yalnız kalmak istediğim için çağırdım. Ayrıca çok tuz kullanman sağlığın için zararlı, bilmiyor olamazsın." dedi ama çok az daha tuz koydu tencereye Kerim. Ferdi'yi tatmin edecek kadar koymamıştı ama çocuğun gönlü olsun istemişti.

"On dokuz yaşındayım daha ya, tuz için mi endişeleneceğim bu yaşta? Ayrıca da neden yalnız kalmak istediğini tam olarak anlayamadım ben. Aklından fena fena şeyler geçmiyordur inşallah yiğidim!" Lafın gelişi söylemişti son kelimeyi, öylesine...

"Yiğidim mi?" dedi Kerim, gülümseyecek gibi oldu. "Yalnızken sana dilediğim gibi bakabiliyorum, seninle dilediğim gibi konuşabiliyorum. Sen de öyle... Tüm dikkatin benim üzerimde oluyor."

Ferdi yutkundu. "Konuşuyoruz onların yanında da. Böyle tenhaya çeker gibi, yakışıyor mu sana?"

Kerim güldü, gülümsemeye devam ederken, mısır pakedini açıp yarısını tencereye döktü, biraz karıştırıp hepsini yağla tuza buladı ve kapağı kapatıp ocağı açtı.

Gülümsemesi hala yüzündeyken, birden hiç beklemediği bir anda Ferdi'yi belinin iki yanından kavradı ve onu arkasındaki tezgahın üstüne oturttu.

"Oha, manyak! N'apıyorsun?" dedi Ferdi şokla. Sargılı ellerini refleksle adamın omzuna bastırmıştı düşmemek adına.

Adamın gülümsemesinin yüzünden silindiğini, kaşlarının çatıldığını ve gözlerinin kapandığını o zaman farketti. Çenesini kastığı için yanakları içine göçmüştü ve elleri mermer tezgahı sıkıyordu.

Onun derin bir nefes aldığını ancak o nefesi bırakırken zorlanıyormuş gibi kaşlarının daha çok çatıldığını farketti Ferdi. "İyi misin?" diye sordu, tezgahta oturduğunu, onu oraya oturtan adamınsa, iki yanda duran bacaklarının tam arasında olduğunu bir an için unutmuştu. "Kerim?" dedi adamdan ses gelmeyince.

"Belim." dedi Kerim. Gözlerini aralamayı başarıp az önce hissettiği ağrının izlerini taşıyan kahverengileriyle Ferdi'ye baktı.

"Abartma şimdi. O kadar ağır değilim." diyerek gözlerini devirdi çocuk. Adamın dalga geçtiğini düşünüyordu o an için. Tamam, Ferdi ufak tefek bir genç değildi ama Kerim gibi bir adama koymayacak bir ağırlığı vardı.

Kerim başını iki yana. "Seninle alakalı değil. Kötü hissetme sakın. Isınmadan böyle ani hareketler yapmam yasak. Daldım bir an."

Ferdi bir an durdu düşündü. "Nasıl yani?" diye sordu.

Adam şimdi biraz daha iyi görünüyor gibiydi ama Ferdi onun az önce acıyla kasılmış yüzünü gördüğü için göğüs kafesine çöreklenen endişeyi hemen atamıyordu.

"Gördüğün yaralar, göründüklerinden daha ölümcüldü." dedi Kerim çocuğun gözlerine bakarak. "Ölmedim ama aylarca yürüyemedim, yardımsız doğrulup oturamadım bile."

Ferdi, biri kalbini ateşe veriyormuş gibi bir hisle doldu ama dışarıya taşamadı. Hiçbir şey söyleyemedi, adamın gözlerine baktı öylece. Belki onu, gözlerinde gördüklerini anlar diye umdu.

Kerim anladı ama, anladıkları çok yanlış şeylerdi.

"Günlük hayatımı, işimi, hiçbir şeyimi etkilemiyor artık." dedi sanki bir ayıbını örtmeye çalışır gibi. "Her gün yapmam gereken bazı hareketler var. O kadar..."

ASİL bxbNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ