Gergince elini saçlarının arasından geçirirken arkasını dönüp, "Kahretsin!" diye tısladı. Bir kadına bakarken tahrik olacak yaşı çoktan geçmişti ve dünkü uyarılmanın şokunu hâlâ üzerine taşıyordu.

Üstesinden gelebilirdi değil mi?

İnşallah.

Banyonun kapısı açılıp kapandı. Hazan gülümseyen bir yüzle gelip Tufan'ın çektiği sandalyeye oturdu ve biraz sonra çayı doldurulup önüne bırakıldı. Haşlanmış yumurtası bile soyulmuştu.

Tufan kendine de bir çay alıp onun karşısına geçti. Tabağına kahvaltılık alırken onu izleyen genç kızın tabağına da aynılarından koyup ekmek sepetini uzattı.

Hazan'ın onu izlediğini fark ettiğinde ise hareketi yavaşladı. "Ne oldu?" diye sordu.

Hazan buruk gülümsemesini canlı tutmaya çalıştı. "Beni şımartıyorsun." dedi işi alaya vurarak. "Bana böyle davranmaya devam edersen gitmek istemeyebilirim."

Nerede o günler! "İsabetli bir karar vermiş olursun." diye homurdandı. Bunu sesli mi söylemişti?

Hazan'ın kaşlarını havaya kaldırdığını görünce de sesini temizledi. "Yani durumları biliyorsun, senin için endişeleniyorum."

Yine merhamet, yine vicdan. Hazan'ın gülümsemesi yapay bir hâl aldı. Başını olumlu şekilde sallayıp, "Teşekkür ederim." dedi. "Çok iyisin."

Çok iyiydi Tufan! Hatta öyle iyiydi ki dün gece iradesinin kalan parçalarına yapışıp onu izlerken iyilik melekleri bile şapkalarını onun önünde çıkarıp alkış tutacaklardı!

Zihnine yer edinen ayartıcı görüntüleri bertaraf etmek için, "Bugün kaçta çıkacaksın?" diye sordu. Bir ayağının gergince yerde ritim tuttuğunun farkında değildi.

Hazan dudaklarını büzüp çay bardağını eline aldığında, "Dokuz gibi bırakıyoruz işi." dedi sonra çayından bir yudum alıp haşlanmış yumurtasını çatalıyla bölüp ağızna attı. "Niye sordun?"

Onun nazlıca salınmış saçlarına, geceliğinin yakasının açıkta bıraktığı narin boynuna bakmamaya çalışarak, "Hiç." dedi ifadesiz bir sesle. "Belki bir şeyler yaparız diye düşündüm."

Lokmasını yutan kız, "O saatten sonra ne yapacağız ki?" dedi.

Tufan'ın gözleri kısıldı ve yüzü alaycı bir gülümsemeyle kaplandı. "Sinemaya gidemeyeceğimiz kesin." Hâlâ gülüyordu. "Bir de akşam saati, düşünsene sabaha kadar uyursun."

Yüzünü garip bir şekle sokup onun taklidini yapan genç kız, "Aman hiç fırsatını kaçırma." dedi. Sahte bir öfke vardı yüzünde. "Delinin şeyini öğrendiği gibi artık söyler durursun."

Adamın aşık olunası kahkahası kulaklarına melodi gibi yayıldığında ise nefesini inler gibi bıraktı. Gülümsemesi güzeldi ama kahkahasını tarif edecek kelimeler lügatında yoktu.

"Neyini?" dedi Tufan. Yakışıklı yüzü hâlâ gülümsemesinin verdiği aydınlığı taşıyordu.

"Şeyini işte." Öylesine söylediği kelime öbeğinin içeriğini hiç düşünmeden konuşmuştu. "Şimdi detaylara girmeyelim sofra başındayız."

Tüm gerginliğinin tek sahibi olan kişi yine ışık hızıyla üstündeki gerilimi birkaç sözcükle silip süpürmüştü. Allah'ım, onun her hâline bayılıyordu!

DÖNÜM NOKTASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin