Ölüyorum Albayım

8 2 0
                                    

Hep inceldiğim yerden koparım zannediyordum. Dönüp baktığımda alışmışım. Ben inceldim, incildim zannederken yaralarım zamanla kabuk bağlamış. Hani çocukken koşup düşerdik ya o misal. Kabuk tutardı diz kapaklarımız. Sonra deli gibi bir kaşıma isteği gelirdi. Dokunmaya kıyamazdık. Parmağımızla yaranın üstünde gezdirirdik elimizi. Çok sert gelirdi kabuk bize. Ardından o kaşıma isteğiyle iki üç darbede düşürürdük kabuğu yine acırdı dizimiz. Tam da böyle olan yıllar geçti ama kabuk ve kaşıma isteği hala geçmedi. Belki koşarken düşmüyoruz artık ama sırtımızıda kimseye yaslayamıyoruz. Artık dizimiz değil sırtımız kanıyor. İyileştik derken yine kaşıyoruz yaramızı sert gelen o kabul düşünüyor. Oluk oluk kan akıyor. Ağlasan ne fayda susmak zaten en büyük çığlık. Sözün özü yaralar aynı duruyor. Bir kere düşmeye gör hep oluk oluk kanıyor. İncelmiyor, kopmuyor hep üstünde duruyor. Öldürmüyor ama bayağı bayağı süründürüyor. Yaralar hiç kapanmıyor. Başkasının açtığını yine başkası kanatıyor. Biz mi ? Biz zannediyoruz ki bu sefer tamam... Ne büyük yanılgı. Yaran başkasının kabuğunu düşürmesi için yine orada duruyor. Duruyor... Usulca bekliyor. Ne gelen gideni ne de giden geleni aratmıyor. Hepsi birbirinin devamı hepsi birbirinin aynısı...

RUHUMUN İZİ 🥀Where stories live. Discover now