Tufan yine istemsizce Hazan'ı düşündü ama kıza bakmadı. O da kendi kendine konuşuyordu. Deli.

"Adam bana değişmeden gelme dedi ben de evlenip gidiyorum." dedi Tufan hafifçe gülerek. "O değil bunları bile ikna ettim ileriye dönük hayal kurmasınlar diye ama Hamza Bey bunlardan önce hayal kurmaya başlar."

Ali bu sefer güçlü bir kahkaha attı. Eğer Gönül'ün öldürücü bakışlarına tanık olsaydı, aynı şekilde karşılık verirdi. "Önümüzdeki ay sana çocuk var mı diye sormazsa adam değilim."

Tufan'da güldü ama onunki gibi canlı değildi. "Kesin."

Kızların hareket ettiğini gören Ali, o süpürgeli cadıyla tekrar yüz yüze gelmemek adına, "Neyse abi ben gideyim, siz de işinize bakın." dedi. "Daha yola çıkacaksınız."

Arkadaşına başını eğerek karşılık verdi ve yüz ifadesi ciddi bir hâl aldı. "Mekân sana emanet, Ali. Onlar bir daha gelmez ama malları yandığı için adam diş bilemiş olabilir. Dikkatli olun."

"Aklın kalmasın." Arkadaşına elini uzattı. "Düşünme burayı."

"Eyvallah."

Tokalaşma faslının ardından Ali arabasına binip oradan uzaklaştı. Kızlar ise aracın yanına geliyordu. İkisinin de gözleri dolmuş, ağladıkları belliydi. "Hazan size emanet." dedi Gönül burnunu çekerek. "Arkadaşımı üzmeyin olur mu?"

Hazan, Gönül'e ters ters bakarken, Tufan onun söylediği kelimelerin üzerinde durmadan uzaktan kumanda ile aracın kilidini açtı. "Seni de bırakalım istersen. Nasıl olsa oraya gidiyoruz."

Genç kız söylediği kelimelerin hava da asılı kalması üzerine neredeyse gözlerini devirecekti. Hazan'ın da anlattığı gibi adam harbiden umursamaz birine benziyordu.

Hazan'a baktı tekrardan. "Yok, ben eve gitmiyorum. Burada veda edeceğim maalesef." Duygu yüklü gözleri yeniden ağlayacağının haberini verirken son bir kez doyasıya ona sarıldı ve arkadaşının kulağına doğru, "Seni çok seviyorum." diye fısıldadı. "Kendine dikkat et."

Hazan'ın ise ondan farkı yoktu. Çocukluğu, anıları, acı tatlı tüm birikmişlerini onunla paylaşmıştı. Çocukken düşüp dizleri yaralandığında üfürerek iyileştirdiklerini sanırlardı. Yıllar acımasızca geçip büyüdüklerinde ise asıl yaraların sarıldıkça iyileştiğini fark etmişlerdi. Üzülüyordu çünkü dedesinden sonra hasretini çekeceği diğer kişi Gönül'dü.

"Ben de seni seviyorum. Rabbime emanet ol."

İki genç kız birbirine sarılırken Tufan, BMW'nin kapısını açıp içeriye geçti ve bir sigara daha yaktı. Kısılmış gözleri koyu renkli camdan onlara bakarken onun tedirginliğini hissedebiliyordu. Zor olmalıydı. Sonuçta hayatını burada bırakıp hiç tanımadığı bir adamla farklı bir şehre gidiyordu.

Camı hafifçe aralayıp dumanın dışarıya sızmasını sağladı. Dün gece koridorda sabahlarken gözünü bile kırpmamış aldığı sorumluluğun ağırlığını tartmıştı. Arkasına bile bakmadan gidebilirdi, sonuçta onu sağ salim dedesine teslim etmişti ama lanet vicdanı buna müsaade etmemişti. Dedesinin hatırı bir yana, kıza da kıyamamıştı.

En önemlisi genç kız da sorun çıkaracak birine benzemiyordu. Gerçi çıkarması için de hiçbir neden yoktu. Kaldı ki eli mahkûmdu. Eğer dün gece onları uyarmasaydı belki ileriye dönük hayaller kurabilirlerdi ama Tufan buna müsaade edemezdi. Hâlâ kız kardeşinin acısını yaşarken yuva kurmak gibi bir planı yoktu. Hele ki hiç tanımadığı bir kızla bu imkansızdı. Hoş genç kızda böyle bir beklenti içinde değildi zaten.

DÖNÜM NOKTASIWhere stories live. Discover now