Tufan'ın başı gayrı ihtiyari kızı buldu. Kendisini tanıyormuş gibi gülümseyip duruyordu. Ne itici bir kızdı böyle!

"Bir şeye ihtiyacınız olursa haber verin." dedi Tufan. "Yukarıda oturuyorum."

"Evet hemen bizim karşıdaki dairede oturuyor, İbrahim amca." diye söze girdi kız ve yaşlı adamın kötü bakışlarına maruz kaldı.

Bakışlarını Tufan'a çevirip "Sağ ol evladım. Eksik olma." dedi. "Benim torun da sağlık okuyor, inşallah bitirince hemşire olacak. Sağ olsun, Hazan'ım ilgileniyor benimle."

Tufan'ın torununun dünkü kız olduğunu anladı. Fakat yaşlı adama, sözlüsü denilen hergele ile yaşadığı tatsız durumdan ona bahsetmedi.

Kendini dışlanmış gibi hisseden genç kızın suratı düştü ama belli etmedi. Yoğurdu ve pekmez kutusunu alıp marketten çıkarken, yavaş adımlarla ilerleyip ha bire arkasına bakıyordu. O nasıl adamdı öyle? Yabancı filmlerden fırlamış artistler gibi görünüyordu. Elinde olmadan iç çekti. Kendi zibidi erkek arkadaşının yerine bunu verseler hiç hayır demezdi. Kıkırdadı. Adam da onu beğenmiş olabilir miydi?

Tufan ise minik marketten çıkmış ağır yürümesine rağmen kızla beraber girmişti binaya.

Merdivenlerden çıkarken, "Benim adım İrem." dedi genç kız. Yüzü hâlâ gülümsüyordu. "Gördünüz ya hemen karşınızda oturuyoruz. Bir şeye ihtiyacınız olursa hiç çekinmeyin."

Adam yine konuşmadı, sadece başını salladı. Ama kızın susmaya niyeti yok gibiydi. Akşam çıkarmayı unuttuğu rimel yüzünden, birbirine girmiş kirpiklerini kırpıştırıp duruyordu.

Genç kız cevap alamayınca, "Sizin bir isminiz yok mu yoksa?" dedi gülerek. Adamla konuşmaya çalışıyordu ama herif taştı mübarek! Belki taştan bile vurunca ses çıkardı ama ondan çıkmıyordu.

Genç adamın dudakları gergin bir çizgi hâlini aldı. "Tufan." dedi ilgisiz bir sesle ve nihayet dairesinin kapısına vardı. O esnada elini cebine atmış anahtarını çıkarıyordu.

"Çok memnun oldum."

Tufan kaşları çatılı bir hâlde kendisine uzanan ele baktı ve kafasında sabah ki görüntü canlandı. İsminin Hazan olduğunu öğrendiği kız onun eline değmemek için demir çubuğu bile dikkatle almıştı. Yine istemsizce kıyasladığı için kendine kızdı ama bu elinde olan bir şey değildi. Görseller birleşiyor otomatikman ona sunuluyordu.

Karşısındaki kıza boş boş baktı. Ondan hiç hoşlanmamıştı. Nezaket kurallarından elbette haberi vardı fakat şu an kibarlık yapmak da içinden gelmiyordu. Belki sergilediği tavır öküzlüktü ama elini de uzatmadı. Arkasında ki kızın bozulan ve şaşkın bakışlarının arasında anahtarla kapıyı açıp, son bir kez arkasına bakmadan içeriye girdi. Onun ne düşündüğü ise umurunda bile değildi. Tıpkı hiçbir şey umurunda olmadığı gibi...

🍁

Hazan ve Gönül otobüsten inmiş, buharlaşıp havaya karışan solukları arasında, karanlık sokakta hızlı adımlarla evlerine doğru yürüyorlardı.

Kitaplarına sıkıca sarılan Gönül, "Ben direkt eve çıkıyorum." dedi dişleri birbirine çarparken. "Sıcacık bir banyo yapmazsam kendime gelemeyeceğim."

Hazan ona bir bakış atıp başını iki yana salladı. "Artist gibi geziyorsun. Üstüne kalın bir şeyler giyseydin ya." dedi. Altındaki bacaklarına yapışan ince bir tayt ve kot montunun içine giyindiği dekolteli bluzuyle nasıl soğuktan korunmayı planlıyordu acaba?

DÖNÜM NOKTASITahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon