12.Bölüm-Resim Dersi?

Start from the beginning
                                    

''Anca atlar uçtuğunda canım...''dedim. ''Bir saniye, atlar zaten uçuyor!...''

''kendin söyledin''dedi gülerek.

''gülmek sana çok yakışıyor'' opss bunu ben mi söyledim? Salak çene,salak çene...

''pek tercih etmediğim bir şey''dedi ciddileşerek. yine yapıyor,benden uzaklaşıyor.

''saat kaç?''dedim.

''bilmiyorum ama tahminen hava kararmıştır.''dediğinde gözlerine baktım.
"Nico ne saklıyorsun."dediğimde şaşkınlıkla bana baktı.
"Ne?"
"Gözler ruhun aynasıdır derler. Ve ben senin ruhunun derinliklerindeki boşluğu bile görebiliyorum."dedim etkileyici bir tonda."ve benden sır saklayamazsın. Ben diğerleri gibi değilim. Hissederim."dedim. Uzun süre bakıştıktan sonra başıma giren ağrı ile inledim. "Biraz uyusan iyi olur."dediğinde başımla onayladım ve yatağa uzandım.

★★★★

Etraf karanlıktı ve karşımda bir tilki vardı. İnanılmaz güzel bir tilkiydi. Kızıl tüyleri ve tehditkar gözleri ile sırıtıyordu. Yavaş yavaş bir kadına dönüştü. O kadar etkileyici bir kadındı ki. Uzun koyu kahve saçları beline uzanıyordu. Bembeyaz yüzü ve delici sarı gözleri ile bana doğru gelmeye başladı.
"Ahh tatlım, seni görmeyeli uzun zaman oldu. Şunu unutmayın ben bu oyunda şahım ve siz ise sadece piyonlarsınız. Ve yakında eski gücüme kavuşacağım. Sır perdesi aralanıyor..."dedi korkunç bir gülüşle. O an arkasındaki sayamayacağım kadar çok cesetleri farkettim. Etraf kararırken "Burası yer altına benzemez."dedi ve çığlık atarak uyandım. Nico çığlığım ile ayağa fırladı. Ben nefesimi kontrol etmeye çalışırken yanıma oturdu ve bana sarıldı. Resmen şok geçiriyordum. "Tamam, geçti. Sadece bir kâbus"diye mırıldandı ve beni tekrar yatağa yatırdı. Kendisi de yanıma uzandığında ben ikinci şoku yaşıyordum. Sırtımı onun göğsüne yasladım ve gözlerimi kapattım.
Nico Di Angelo ile uyumak. Kesinlikle yapılacaklar listemde değildi.

☆☆☆

"Uyan artık." Dürtmelerle huysuzca gözümü açtım. Will karşımda sırıtıyordu.
"Apollon kadar nefret ettiğim 2. Şey. Çocukları."dedim alayla. "Uyandırmakta bir dünya markasısınız." Ayağa kalkmaya çalıştım ama Nico'nun belimdeki bunu engelliyordu. Yavaşça ona doğru döndüm.
"Nico uyan."diye fısıldadım ama halen uyuyordu katıksız öküz.
"Nico Afrodit kızları pembe saç boyasıyla buraya geliyor"dediğimde uzaya gönderilen füze gibi yerinden fırladı. Bu haline gülmeden edemedim.
"Bölüyor ama Emma'yı kontrol etmem lazım."dedi ve klasik doktor kontrollerini yaptı.
"İyi görünüyorsun. Ama başın dönerse bir uğra. Bol bol diblen ve daha az sıkı sarılın."dedi alayla.
"Kabus gördü."diye itiraz etti Nico. Will halen alayla bakınca araya girdim.
"Şu an bu Poseidon melezi kurt gibi aç kulübenize su basmasını istemiyorsan sus ayrıca saçma imalarda bulunmaya devam edersen seni yemeğe çalışabilirim. Şahsen Apollon'u pek sevmiyorum."dediğimde göz devirdi ve gitti. Ayağa kalktığımda halen siyah elbisemi giydiğimi farkettim. "Ben bir üstümü değiştireyim, yemekhanede görüşürüz."dedim. Tam kapıdan çıkarken Nico "resim dersini unutma."dedi. Kahretsin, unutmamış.
"Asla."dedim ve sırıtarak kulübeme doğru yürümeye başladım. Etraftaki melezler dik dik bana bakmaya başladı. Gerçi haklılar şu an tam bir karablık leydi gibi duruyorum. Siyah elbisemin çok uzun olmayan kuyruğu arkada sürüklenirken topuklularla benden beklenilmeyecek kadar iyi yürüyordum. Kulübeye girdiğimde üstüme siyah şort ve gri askılı giydim. Aynaya baktığımda farklı olduğumu farkettim. Güzeldim. Hayır, egomu tatmin etmiyorum. Ciddiyim, bugün gözlerim her zamankinden etkileyici ve tehditkar bakıyor. Dudaklarım kendinden kıpkırmızı ve tenim bir ölü gibi beyaz.

Aklımdaki düşünceleri kovdum ve ayağıma spor ayakkabılarımı geçirdim. Siyah hırkamı giyip dışarı çıktığımda açık hava gazinosuna doğru yürümeye başladım. Poseidon masasına oturduğumda Percy beni iyice süzdü.
"Bugün fazla mı güzeliz."dediğinde "aynen. Az daha aynada kendime sulanıyordum."dedim. Gülerken 'mavi krep'diye mırıldandım. Tabağımdaki krepin bir kısmını ateşe atıp ''Athena''diye mırıldandım. "Umarım mavi krep seversin. Hem morla mavi çok uyumlu"diye günlük saçmalama kotamı aşarak yerime oturdum. Tabağımı bitirdiğimde Nico'nun buraya doğru geldiğini farkettim. Hemen yerimden kalkıp kaçmaya çalıştım ama koşarak bana yetişti ve belimden tutarak kaldırdı. Ben havaya tekmeler atarken bir yandan da "zorla sanat olmaz. Bana resim çizdiremezsin"diye bağırmaya vaşladım. Resim çizmeyi severim ama o sınıfa girmemi de beklemesin benden. Durumu anlayanlar gülüşürken ben onu azalıyordum.
"Beni o sınıfa zorla sokamazsın."

*****

Ve soktu. Şu an Eliza'nın çizdiği ve Nico'nun olduğunu tahmin ettiğim resme bakıp göz devirmekle meşgulum da.

Elime boyaları aldım ve karşımdaki kağıda rüyamda gördüğüm tilkiyi çizmeye başladım. O tilkinin bir çok kuyruğu cardı ve ben de bir çok kuyruk çizdim. Resmimi bitirdiğimde fazlasıyla güzel göründüğünü farkettim. Saatlerdir bu sınıftayım ve sıkıntıdan ölüyorum.

Ders bittiğinden kağıdı katlayarak cebime tıktım. Nico'nun yanına gittiğimde eskitilmiş resim kağıdını cebine tıktı. Anlaşılan göstermek istemiyordu ve ben de hiç sormadım.
Eliza yanına geldi ve elindeki tuvali Nico'ya uzattı.
"Seni çizmek istedim. Hades kulübesinin duvarlarına renk getirecek."dediğinde gülmemek için kendimi zor tuttum. Nico ve renkli bir tablo. Tablodaki Nico'ya biraz benziyordu ama üstünde mavi tişört vardı. Anlayacağınız Nico olamayacak kadar renkli bir resimdi. Eliza Nico'ya resmi verdi ve yanağından öpüp uzaklaştı. Islık öttürdüm ama Nico bana öldürücü bakışlar atmaya başladığında 'tamam sustum'dercesine ellerimi kaldırdım. Beraber dışarı çıktığımızda elindeki resmi inceledim.
"Bir kere senin burnun öyle değil. Ayrıca mavi tişört mü?"dedim alayla.
"Öyleyse sen çiz."dediğinde tam cevap vericektim ki sınırda toplananları gördüm. Oraya doğru koşarken Nico'nun da arkamda olduğuna emindim. Sınırda Percy bir kızı getiriyordu. Kızın sarı düz saçları ve yeşil gözleri cardı. Çok güzel görünüyordu. Yanına gittiğimde omzunda bir yara olduğunu gördüm. Pençe iziydi. Tek koluna da ben girdim ve onu revire götürdük. Revirde will omzuna bakarken "adın ne?"diye sordum. O sıcak bakışlı yeşil gözleri ile "Emily Trescot"diye cevap verdi. Ona gülümsedim ve yarası temizlenirken dışarı çıktım. Nico köşede duruyordu.
"Kız hakkında ne biliyorsunuz?"diye sordum.
"Melezler bulmuş. Gördüğün gibi bir yaratık tırnaklarını omzuna geçirmiş."dedi. Yani bu kadar mı? Kız hakkında doğru düzgün bir şey bilinmiyor mu? Neden bilmiyorum ama bu isim bana fazlasıyla tanıdık geliyor.
"Peki. Şey ben fazlasıyla yorgunum. Erken yatıcağım."dedim ve bir şey demesine izin vermeden kulübeye doğru yürümeye başladım. Deniz kokan kulübeye girdiğimde kendimi mavi örtülü yatağıma attım. Mavi tavanı izlerken hafızamı zorladım.
Emily Trescot. Neden bu kadar tanıdık bu isim?

Ve gözlerimi kapayarak bir kez daha kendimi boşluğa bıraktım.

Bölümün yarısı silindi ce tekrar yazmak zorunda kaldım. O yüzden biraz ilgisiz oldu ve Wow... Uzun bir bölüm oldu ha? Bir dahaki bölümde Emma'nın geçmişini öğreneceksiniz. Kısa bir özet olacak. Neyse kendinize iyi bakın sonra venim gibi ciğerleriniz tıkanır :p

Born To Be Monster #Nico Di Angelo (ASKIDA)Where stories live. Discover now