19.BÖLÜM

1.9K 57 5
                                    

INSTAGRAM: ysmkayaaa

Keyifli okumalar! 🤍

Burak'la beraber hastanenin kafeteryasında kahvaltı yapıyorduk. Asel'in doğum yapmasına az bir zaman kaldığı için fazlaca stresliydi. Telefondan gösterdiği fotoğrafa dikkatlice baktım. Bebeğin ultrason fotoğrafıydı.

"Artık bir isim bulmalısınız."

"Asel hiç bir isimi beğenmiyor. Tek birine takılı kaldı." 

Bıkkınlıkla arkasına yaslandı. Onun bu haline üzülsem de gülümsedim.

"Asel zor bir karakter."

Bakışlarım bileğimdeki saate kaydığında kalkmam gerektiğini fark ederek ayaklandım. Burak'la vedalaşarak masada duran çayımla beraber koridorda yürümeye başladım.

Bugün taburcu olacak olan hastamın son kontrollerini yaptıktan sonra odama geldim. Ağrıyan başıma acilen bir çözüm bulmalıydım. Kendimi sandalyeme attığımda kollarımı masaya koyarak başımı kollarıma gömdüm. Dün hastaneye gelmediğim için bugün fazla yoğun geçiyordu. Yavaş hareketlerle yerimden kalktım ve acile doğru gitmeye başladım. Fazla kalabalık olmaması bugün ki şansım olmalıydı.

Acilde görevli olan doktoru gördüğümde yanına gittim. Beni gördüğünde yüzünde sıcacık bir gülümseme oluştu. Çok samimi olmasak da hastane içerisinde iyi anlaştığım sayılı insanlardan birisiydi.

"Pınar, bana en etkilisinden ağrı kesici lazım."

"Yine başın mı?"

Başımı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım. Karşıda duran boş sedyeyi gösterdi.

"Boşluğun varsa serum takalım daha etkili oluyor."

Saate baktığımda bir süre boşluğum olduğuna kanaat verdiğimde sedyeye doğru ilerledim ve uzandım. Pınar bir süre sonra hazırladığı serumla yanıma geldi. İşi bittiğinde geçmiş olsun diyerek ayrıldı. Önlüğümün cebinde duran telefonumu elime alarak bir süre boş boş dolanarak vakit geçirdim. Serum bitmeden başımın ağrısı hafiflemeye başlamıştı. Pınar, yeniden yanıma geldiğinde biten serumu çıkardı.

Yorucu bir hastane gününü daha başarıyla tamamlamanın zevkiyle hastaneden çıktığımda hızlı adımlarla arabama doğru yürüdüm. Havanın soğukluğu beni hem mutlu ediyor hem sinirlendiriyordu. Bu garip ikilemime kendi içimde gülerek kendimi bir nebzede olsa sıcak olan arabama attım. Oyalanmadan eve doğru yola çıktım. Hemen evime gitmek ve üzerime rahat kıyafetlerimi geçirerek televizyonun karşısında pineklemek istiyordum. Binanın önüne geldiğimde ışıkların yanmıyor oluşuyla kaşlarımı çattım.

Karan'ın evde olması lazımdı. Arabadan inerken bir yandan da telefonumdan kardeşimin numarasını bularak aradım. Uzun uzun çaldıktan sonra nihayet açabilmişti.

"Akay, oyun oynuyorum çabuk söyler misin?"

"Neredesin?"

"Egemen'e geldim."

"Neden haberim yok Karan?"

"Haber verecektim ama oyuna dalınca unuttum. Özür dilerim."

"Hemen eve gel."

Telefonu konuşmasına fırsat tanımadan yüzüne kapattım. Uzun zamandır canımı sıkan bu hallerine artık dayanamıyorum. Artık sert bir uyarıyı hak ediyordu. Sokak ortasında durmaya son vererek binaya girdim. Evin kapısını açtığım an yüzüme vuran sıcaklıkla genişçe gülümsedim. Çantamı ve kabanımı askıya asarak odama geçtim. Üzerimi değiştirdikten sonra mutfağa geçtim.

SİMSİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin