55

286 21 77
                                    

Fedakar ruhun, amacın buydu
Söyledim sana, gelecek kuytu
Yaslandım göğsüne, merak duydum
Gelecekle güzel hayaller kurdum

🥀

Yılanın zehri bütün hayatımıza yayılmıştı...Hem de her zerresine...Akıl hastanesine gitmesi gereken biriyle uğraşırken çok fazla mı kayıp vermiştik? Onu öldürmek isteyenlerin sayısı kaça çıkmıştı? En önemli soru şuydu: Neredeydi?

Kanıt elimizdeydi, gerçek bir cinayet kanıtıydı. Öyle ki bu birinin daha hayatına mâl olmuştu. Gitmişti, arkasında gözü yaşlı bir kadın bırakıp gitmişti. Kanıt sosyal medyaya sızdırılmıştı, bütün ülke medyası o vahşet görüntüleriyle sarsılmıştı. Herkes adalet aramıştı fakat görüntüler bir bir internetten temizlenmeye çalışılıyordu. Vahşet içerdiği gerekçesiyle çoğu paylaşım kaldırılmıştı. Ama insanlar biliyordu, bu da emniyeti harekete geçirmişti. Her yerde Aslan'ı arıyorlardı. Kimse nerede olduğunu bilmiyordu. Babam...tabii o da ortada yoktu. Aslan'ı tehdit etmek istemiştim. Babam karşılığında siktir olup gitmesini isteyecektim. Bu işleri bitirip gidecekti. Ama ona güven olmuyordu. Benimle anlaşıp yine de babama zarar verebilirdi. Bir haftadır bir ölümün acısı ve diğer bir ölümün adalet terazisinin kancası ile uğraşıyorduk.

Kızlar da Alkanların evine gelmişti, Alp'in öldüğü gün Alkan Seval'i ortamdan uzaklaştırmıştı. Alp'in cansız bedeninin başında öylece dururken bunun da başka bir tuzak olduğunu anlamıştım. Aslan cinayetinin suçunu bize yıkmak istemişti, bu yüzden oğlunun cansız bedenine bile elini sürmemişti. Biz onu bulacaktık, o kendi önlemini almıştı. Polisler bizi alacaktı, her şey hallolacaktı. Bir hamle ile hem oğlunu öldürmüş olacaktı hem de bizi ortadan kaldıracaktı. Neyse ki tuzağına düşmemiştik. Hackerlardan yardım alarak kullandığımız yolu gören bütün güvenlik kameralarını hacklemiştik. Görüntüleri silmiştik. Alp'in üstüne değen ellerimiz vardı, herhangi bir delil bırakmamak için tişörtünü alkollemiştik. Daha doğrusu bunu yapabilecek psikolojide olan bir tek Alkan'dı. Bunu da hallettikten sonra polise isimsiz bir ihbar vermiştik. Alp bulunmuştu, cansız bedeni teslim alınmıştı. Bu haberi duyduğumda içimdeki yangın bölgelerinde buz gibi rüzgar esmişti. Kendimi kaybetmiştim, sadece içten kaybediyordum. Daha dışa vurmamıştım ama yakında vuracaktım.

Alp'in öldüğüne hala kendimi inandıramıyordum. Otopsi yapılmıştı vücuduna. Kanında yüksek oranda uyuşturucu madde saptanmıştı. Kimlik bilgileri de göz önünde bulundurulunca babasının internete sızdırılan videosu ve basit para cezalarıyla sıyrıldığı birkaç uyuşturucu satışı her şeyin çok kolay bir şekilde anlaşılmasını sağlamıştı. Aslan'ın yaptığı anlaşılmıştı, Aslan'ın bu kez gerçekten sonu gelmişti. Bulunması an meselesiydi, bütün teşkilat onun peşindeydi. Verdiği zarar yanına kâr kalmayacaktı. Aslan'ın bütün ortakları tutuklanmıştı. Gürkan Bey bırakılmıştı ama sevgili amcam ne yazık ki(!) tutuklanmıştı çünkü birkaç adamı ona ihanet etmişti. Oğlu da onunla birlikte tutuklanmıştı. Böylece şirket başsız kalmıştı. Kayra'ya söylemiştim, uzaktan akrabalarımız başa geçmişlerdi. Bu kadar işin arasında bir de yüzünü bile görmediğim akrabalarımla uğraşmıştım. Neyse ki bu işi de halletmiştim.

Bu süreç öyle mahvetmişti ki beni bütün bedensel düzenim altüst olmuştu. Nihayet regl olmuştum, gecikmesi beni bir anlık korkutsa da sorun yoktu. Hayallerim vardı ama hayatımı kurmadan, bu ortamda ve yaşta çocuk sahibi olmak istemiyordum. Kim isterdi ki? Ama ileride Alkan'la çocuğumuzun olduğunu hayal etmiştim ister istemez. Hatta bu hayal öyle güzeldi ki gözlerim dolmuştu. Zaten son birkaç aydır çok ağlaktım. Geçmişin kara kaplı kutusu bir kere açıldığında getirdiği şeyler genellikle hüzün oluyordu.

YANILSAMAWhere stories live. Discover now