16

620 44 62
                                    

Kriz anı, kriz anındaki birine bürünmüştüm. Ardı arkası kesilmeyen anılar gözümün önünden geçerken yerde sürünmüştüm. Bu sefer gerçekten nefes nefeseydim, aklıma gelen ihtimaller ciğerlerimi zorluyordu. Yerden kalkıp sırt çantamı sırtıma taktım. Yolda yavaş adımlarla yürümeye çalışırken gözlerimin altını peçeteyi ıslatıp sildim, her geçen gün biraz daha daralıyordu çember. Her geçen gün ihtimallerim azalıyordu. Yapmak istemediğim bir şeye sürükleniyordum, görmek istemediğim birine sürükleniyordum.

Kriz anı, bir ömrün çöküşü; diğerinin gömülüşü...

Yürümeye devam ederken sokağın sessizliği yüzünden beynimdeki seslere sağır olamıyordum. Hepsini duyuyordum ve susturamıyordum. Dalgındım, önüme biri çıksa muhtemelen dikkat etmeden çarpardım. Bu okyanusun dibinde geçirdiğim her dakika nefesimi biraz daha kaybediyordum. Eve gidip saatlerce uyumak istiyordum. Bu istek o kadar baskındı ki telefonumu çıkarıp kafeyi aradım ve rahatsızlandığımı söyleyip izin istedim. Fazla izin isteyen biri olmadığımdan onlar da fazla sorgulamadan bana izin vermişlerdi.

Eve vardığımda fiziksel olarak kendimi zorlamasam da üstümden kamyon geçmiş gibi hissediyordum. Teyzeme kendimi kötü hissettiğimi söyleyip direkt odama geçmiştim. Sonra banyoya girip üstümdekilerden kurtuldum ve ılık suyun altında bir süre öylece durdum, neden bulaşmıştım ki? Evet, belki masum hayatları kurtarmaya çalışıyordum ama elde edeceğim sonuç kendimi harap etmeye değecek miydi? Kurtarabilecek miydim? Pislikler asla bitmeyecekti ve istersek süper kahraman olalım: Yine de herkese yardım edemeyecektik.

Duşakabinde çömeldim ve suyun başımdan aşağıya akmasına izin verdim, yüzüme doğru süzülen sular yanaklarımdan gözyaşı damlaları gibi iniyordu. Benimle ilgili en karmaşık detay yaşanmışlıklarımdı, annem ölmüştü. Gözümün önünde babam tarafından öldürülmüştü. Babam ölmüştü, onca zaman farkına bile varamamıştık. Babam hastalığı yüzünden annemi öldürmüştü, bu hikayede kim suçluydu? Babam kendinde değildi, biliyordum fakat annemi öldürmüştü o...Nasıl yüzleşirdim onunla? Nasıl bir daha karşı karşıya gelirdim? Bir gözyaşı damlası gözümden düşüp yanaklarımdan akan suya karışınca  duşta fazla kalamadım. Duştan çıkıp giyindim ve saçlarımı kuruttum, bedenim gevşemişti. Kuş gibi hafiflemiştim, saçlarımı toplayıp yatağa girdim ve en güzel kaçış yolunu denemeye karar verdim: Uyku.

Gözlerimi kapattım ve kısa bir süre sonra uykuya daldım. Uykuyu kaçış yolu olarak görsem de bilinçaltım beni hüsrana uğratmıştı, rüyamda yine o anı görmüştüm. Kan ter içinde uyandığımda göğsüm hızla inip kalkıyordu. Hızlıca yataktan çıktım. Saat 3'e geliyordu. Telefonumu elime alıp herhangi bir bildirim var mı diye kontrol ettim. Tam o sırada ekrana bir arama düştü. Bilmediğim bir numaraydı, gece vakti kim olabilirdi?

"Alo?"

Aramayı cevaplayıp karşıdan geri dönüt bekledim, bir süre hiçbir ses çıkmadı. Tam kapatacağım sırada oldukça kalın bir ses konuşmaya başladı: "Teyzenin kafasına bir kurşun yemesini istemiyorsan dediklerimizi yap küçük kız." Karşımdakinin direkt söylediği şey kanımın damarlarıma yaptığı basıncı arttırdı, bedenim birden gerilirken etrafa bakındım. Korkmaya başlamıştım ama dirayetli olmalıydım.

Sessiz bir şekilde güldüm. "Vurun gitsin, beni zorla çalıştıran teyzemi önemseyeceğimi mi sandınız?" Manipülasyon, teyzemin gözümde değersiz olduğunu gösterirsem onun canına kastetmekle bir şey elde edemeyeceklerini anlarlardı ve başına bir şey gelmezdi. Hem belki de blöf yapıyorlardı, nereden bilebilirdim?

Arama birden suratıma kapatılınca telefonun ekranına bir bakış attım. Bu da kimdi? Amacı beni korkutmaksa başarmıştı fakat başarılı olamadığını düşünüyor olabilirdi. Odamın ışığını açıp hafif aralık olan kapıya doğru ilerledim, karanlık koridor gözümü ısırıyordu. Kapıyı kapatıp kitlemek istemiştim. Kapıya ulaştığımda kapıyı hızlıca kapamak için hamle yaptım fakat hamlem biri tarafından engellendi ve hırsız gibi giyinmiş bir adam kapıya uzattığım elimden tutup beni koridora çekti. Tam çığlık atacağım sırada ağzıma bir bez kapatıldı. Beynimde o kadar çok kargaşa varken bir mantık yolunu zor da olsa buldum ve nefesimi tuttum. Fazla tutamazdım çünkü hazırlıksız yakalanmıştım. Çırpınıyor gibi yaptım. Bir süre sonra bayılır gibi kendimi serbest bıraktığımda arkamdaki şahıs beni tutup bezi ağzımdan çekti. O sırada nefesimi yavaşça verdim, eter çok uçucu bir şeydi. Nefes almasam bile burnuma kaçmış olabilirdi. Bu yüzden ilk hamlem nefes almak değil nefes vermek olmalıydı.

Bedenimin her tarafı uyuşmuştu, hayatımda ilk defa bu kadar çok korkmuştum. Kalbim hala ağzımda atıyordu, nefeslerimi zorla düzene sokmuştum. Adam hiçbir şey anlamamalıydı. En zoru da buydu işte, içimde böylesine büyük bir fırtına koparken sakin kalmalıydım. Beni bayıltmayı başarsaydı, bir bilinmezliğe uyanırdım. Şimdi kendimi savunma şansım vardı, bedenim yabancı kollar tarafından kaldırılıp bir omuzdan aşağı sarkıtılıca gözlerimi araladım. Adam ilerlemeye başlamıştı. O yürürken ben de fark etmesine izin vermeden etrafa bakındım, kendimi savunacak bir şeyler bulmalıydım. Zihnim kaynarken evin dış kapısına yaklaştığımızda portmantoda duran her ihtimale karşı aldığımız çakıyı gördüm. Adam portmantonun dibinden geçerken çok hafif kolumu kaldırıp ona uzandım ve elime aldım. Nereye saklayacaktım?

Çakıyı avucumun içine hapsettim, dışarı çıktığımızdan gözlerimi yumdum, kalbim göğüs kafesimden fırlayacak gibiydi. Bela bu kadar çabuk mu enselemişti beni? Nereye gidiyordum? Adam duraksadı, bir arabanın kapısının sesini duydum. Adam beni omzundan indirip arka koltuğa yatırdı. Çakıyı sıktım, kaç tane olduklarını bilmiyordum. Bu adamı yaralasam da başkaları varsa başa çıkamazdım.

Bir kapı kapandı, diğeri açıldı. Adam ön koltuğa oturdu. Gözlerimi açtım ve etrafa baktım. Adam tek kişiydi, yan koltukta kimse gözükmüyordu. Kafamda milyonlarca ihtimal ve soru vardı ve boğulmak üzereydim. Nasıl kurtulacaktım? Sessizliğimi ve kafamdaki soruları bölen şey adamın konuşması olmuştu.

"Kızı aldım patron, yola çıkıyorum."

Patron kimdi? Nereye gidiyorduk? Kafayı yiyecektim! Ne yapacağımı düşünürken aklıma tehlikeli ihtimaller geliyordu, adam arabayı sürerken çakıyla yaralamaya çalışırsam kendim de ölebilirdim. Araba çalışmıştı, çember daralıyordu. Yutkundum, aklımdan geçen ihtimaller arasında çakıyı göğsüme saplamak bile vardı. Benden ne istiyorlardı?!

Derken bir telefon çalma sesi duyuldu, adam hızla telefonu açtı.

"Efendim Alp Bey."

Sessizlik oldu, karşıdaki adamın delice bağırdığını bu sessizlikte duyabiliyordum. "Üzgünüm efendim, patronun emri var." Karşıdaki adam daha da delirmişti, ne söylediğini kestiremiyordum fakat çok bağırıyordu. "Bozmayacağız Alp Bey, patron alternatif yolları denememiz gerektiğini söyledi."

Karşıdaki her kimse, bir şeye karşı çıkıyordu. Kaçırılmama mı karşıydı yoksa başka bir durum mu vardı bilmiyorum fakat beni kaçıran adamın son sözü stresten kavrulan bedenimin buz kesmesine sebep olmuştu.

"Kızın söyleyeceği şeyler önemliymiş efendim, bunu geciktiremeyiz. Kapatmam gerekiyor."

YANILSAMAWhere stories live. Discover now