19

602 34 129
                                    

Gece karanlık, ayaz yüzünü bıçak gibi kesiyordu. Yürüdü, yürüdü, yürüdü. Her zaman geldiği yere ulaştı. Kapıdan içeri girdi, birisinin bakışı ona ulaştı. Gözleri birbirine değdi, her solukta ruhunu üflüyordu havaya. Gördüğü şey sahteydi ama gördüğü şey onun için en gerçekti. Derin bir nefes aldı, ciğerlerini havayla doldurdu. Güm güm, güm güm. Her çarpış cehennemin kapısını aralıyordu.

Sonuçta şeytan da bir melekti.

****

Alkan bilgisayarı dizimden aldığında midem tekrar bulanmaya başlamıştı. Oğuz, kimsin sen? Alkan bilgisayarı ortadaki sehpaya koyduğunda bakışlarımız kesişti. Tepkimi ölçmeye çalışıyordu. "Neden?" dedim sadece. Hepsi oyun muydu? Güvenmesem de bir süre beraber çabaladığım birini bu şekilde görmek beni çok sinirlendirmişti, öyleyse...beni bilerek duvara çekmişti o akşam.

"Oğuz seni uyuşturucu meselesi dışında tanımıyordu değil mi?"

Alkan kafasını salladı. Sonra da tek kaşını kaldırıp güldü. "Tanımıyorsa bile bugün tanımıştır. Artık seni de beni de rahat bırakmaz." Ofladım, başım ağrıyordu. Yorgundum, teyzeme ulaşmam gerekiyordu. Yoksa kafayı yerdi. "Son bir sorum var, benim babamın durumlarını nereden biliyorsun?" Gergince oturuşunu düzeltti, elini saçlarından geçirdi ve dağınık saçlarını düzeltti. Sorduğum şey onu germiş olmalıydı, gerilecek ne vardı?

"Babam ve bu işlerin başındaki adam beraber çalıştılar. O sırada senin baban da onlarla iş yapıyordu. Sonra baştaki adam iş yaptığı bu adamlara uyuşturucu içerikli bir teklif sundu, babam reddetti. Cezası ölümcül derecede yara almaktı. Baban da reddetti. Bunları biliyorum çünkü babam anlattı. Babanı buradan tanıyorum, soyadını bildiğimden bu adamların yine aynı soyadına sahip birini aradığını duydum. Biraz araştırdım ve aradıkları kişiyi buldum."

Anılar beynimde dolanırken Alkan son sözü söyleyip yüzüme baktı. Kısa süreli bir bakışma geçti aramızda, gözlerini ilk kaçıran ben olmuştum. Neden? Bu adam neden bunları yapıyordu? Hala o kadar çok sorum vardı ki...

"Peki babamın cezası ne oldu?"

Alkan'ın yüz ifadesi değişti, gözleri öfkeyle kısıldı. "Bunu öğrenmen için biraz erken." Bu kez sinirlenme sırası bendeydi,  bedenim kasıldı. Babamdı o benim! Ne yaparsa yapsın bilmeye hakkım vardı!

Yüzleşmem mi gerekiyordu?

"Neden anlatmıyorsun?" diye sordum yüz ifademin aksine sakin bir şekilde. Derin bir nefes alıp kafasını geriye yatırdı, adem elmasının hareketini görmüştüm. Yutkundum. Görüntü sebepsizce ilgimi çekmişti. Hayır, olmaz Zara! O kadar da değil Zara! "Bugün yeterince yüzleştin, anlatacağım ama şimdi değil."

Yorulmuştum, zihinsel ve bedensel olarak tükenmiştim. Kemal meselesi de ayrıca kafamı kurcalıyordu. Bu hamleyi yapmalı mıydım? Konuyu kıyıya köşeye iteleyip Alkan'a sormaya karar verdim. "Oğuz okulda uyuşturucu kullananların peşinde gitmem gerektiğini söyledi, Korhan'ın uyuşturucu aldığı adamı öğrendim. Ne yapmalıyım?" Alkan güldü. "Oğuz seni oyalamaya çalışmış, amaç belli. Gözlerinin açılmasını engellemek. Ama öyle bir açacaksın ki gözlerini bir daha kapayamayacak." Beni küçümsemiyordu, potansiyelimin farkına varmamı sağlamaya çalışıyordu. Onun kötü bir adam olduğuna dair çok inancım kalmamıştı. Çünkü anlattıkları yaşananlara uyuyordu. "Bundan sonra amaç büyük adamın bokluklarını ortaya çıkarmak olacak. Bu durumda patlayan sadece o olmayacak. Etrafındaki herkesi de beraberinde götürecek."

Alkan'ın söylediklerini düşündüm, babam o adam yüzünden bir bedel ödemişti. Biliyordum ve bunun peşini bırakmayacaktım. İçimdeki öfke birden harlanmıştı. Ya karşı koyacaktım ya da geçmişin hesabını ödenmiş sayacaktım.

"Telefonunu kullanabilir miyim? Teyzeme haber vermem gerek."

Cevaplamadan cebinden siyah kılıflı bir telefon çıkarıp kilidini açtı ve bana uzattı. Karşıma çıkan ekranda duvar kağıdı yoktu, simsiyahtı. Hemen mesajlara girip teyzemin ezberimdeki numarasını yazdım.

"Teyze, bir süre eve gelemeyeceğim. Beni merak etme. Telefonum yanımda değil, o yüzden başka numaradan yazıyorum."

Oldukça merak uyandıran bir mesajdı fakat yatağımın dağınıklığını, dolabımdaki okul formalarımı ve telefonumun evde olmasını ona açıklayamazdım. Dolayısıyla bir şeyler uydursam bile endişelenecekti. Belki bir şekilde eve tekrar uğrayıp teyzeme durumları açıklayabilirdim. Ama şu an tehlikeliydi.

Telefonu Alkan'a uzattım. "Teşekkür ederim, her şey için." Yüzümde bir gülümseme oluştu. Katı görüntüsü kırılmıştı. "Önemli değil." Neden farklı bir şeyler seziyordum? Evet hepsi bundan ibaret değildi, anlatmadığı şeyler elbette vardı fakat nedense o garipti. Geniş cüsseli, kumral saçlı bir adamdı. Yaşı en fazla 23 olmalıydı, bakışlarındaki sertlik aniden kırılabiliyordu ve aniden de oluşabiliyordu. Ama nedense bana zarar verecekmiş gibi hissetmiyordum.

Konuşmamız bittikten sonra Alkan koltuktan kalkıp mutfağa gitti, istemsizce ona döndüğümde dolaptan çıkardığı birkaç yumurtayı tezgâha koyduğunu gördüm. Fark ettirmeden izlemeye devam ettim, üst dolaptan genişçe bir tava çıkardı ve ocağı yakıp tavayı üstüne koydu. Üstünde biraz da çıkardığı yandan erittikten sonra yumurtaları kırdı. Kahvaltı hazırlıyordu, masaya birkaç kahvaltılık koyduğunda onu izlerken yakalandım ve rezil olmuş olmanın verdiği utançla oturuşumu düzelttim.

"Aç olduğunu varsayıyorum." dedi yumurtayı ocaktan alıp masaya koyarken. Onu izlerken yakalanmama hiçbir tepki vermemişti, düşündüm. Aç mıydım? Az önce boş mideyle kusmuştum ve zaten boş olan midem iyice boşalmıştı. Açlık hissetmiyordum ama aç olduğuma emindim. "Galiba." demekle yetindim. Onca şeyden sonra ne hissettiğimden emin olamıyordum. O masayı kurarken elimi yıkamak için tekrar banyoya girdim. Elimi yıkayıp kuruladıktan sonra banyodan çıktığımda karşımda kalan odaya girme isteği içimi tırmaladı. Ne olurdu bir bakıp çıksam? Etrafı kolaçan edip odanın kapısının kulpunu yavaşça indirdim. İçeriye adım attığım gibi kapıyı sessiz bir şekilde kapattım.

Oda oldukça büyüktü, ortada çift kişilik bir yatak ve karşıda iki kişiye hayli hayli yetecek bir dolap vardı. Balkon kapısı direkt karşımdaydı, balkon kapısı dışında gördüğüm iki kapı daha vardı. Biri aralıktı, oraya doğru ilerleyip kapıyı hafifçe itledim. Banyoydu, kapıyı tekrar eski konumuna getirip kapalı olan diğer kapıya ilerledim. Yanlış bir şey yapıyordum farkındaydım fakat merak içimi kemirip duruyordu. Sakladığı bir şeyler varsa diye öğrenmek istiyordum. Tam kapıyı açacağım sırada odanın kapısı açıldı. Zıplayıp arkamı döndüğümde Alkan'la göz göze geldik. Yutkundum, yakalanmasam olmaz mıydı?

Alkan hiçbir şey demeden bana doğru yürüdü ve önümde durdu. Yüzümde belirgin bir utanç ve mahçupluk olduğuna emindim ama onun gözlerinden hiçbir şey belli olmuyordu. En sonunda sessizliği tam bozacağım sırada o konuştu:

"Bilmek istiyorsun farkındayım ama oraya giremezsin."

YANILSAMAWhere stories live. Discover now