50

329 26 157
                                    

Dalgalar kıyıya kavuştu
Kağıtlar alev aldı, tutuştu
Başından savdı, bir kurtuluştu
Başlangıca geri döndü, korkunçtu

🔥

Gözlerimi yavaşça araladığımda bir an nerede olduğumu algılayamamıştım. Hafızamın kısa sürede yerine gelmesini sağlayan şey kasıklarımda hissettiğim ağrıydı. Yüzümü buruşturup yana döndüm. Alkan mışıl mışıl uyuyordu, yatmadan önce saçlarımız ıslaktı. Fakat hava oldukça aydınlanmış, gün ilerlemişti. Saat kaçtı?

Yatakta doğruldum, komodindeki telefonumdan saate baktığımda gözlerim büyümüştü. Saat 2'ydi!

Dün geceden sahneler kafamda dönüp duruyordu. Alt dudağımı dişlerimin arasına aldığımda dudağımın da acıdığını fark etmiştim. Acıyı hissettiğim gibi öfkeyle Alkan'a döndüm. Göz göre göre söndürülmüştüm resmen!

Yataktan kalktım, tamamen çıplak olmamam işime gelmişti. Üstüme tişört ve şort gibi duran bir eşofman altı giydim. Banyoya gidip aynanın karşına geçtiğimde gördüğüm kızarık ve şişmiş dudaklar ve dağınık saçlar karşısında kısa süreli şok geçirmiştim. Acaba savaşma seviş mantığını yanlış mı uygulamıştık?

Birkaç sahne daha gözümün önüne geldiğinde aynada gördüğüm yüzüme kırmızılık inmişti, utanç kapımı nihayet çalmıştı anlaşılan. Neden o kadar hoyrat davrandığımı sorgulamaya başladım, muhtemelen Alkan daha kötü durumdaydı. Olsun, hak etmişti o! Ne olursa olsun ona hala çok sinirliydim.

Odaya dönmedim, uyandığında cilveleşecek psikolojide değildim. Aşağıya indim, ben tam salona geçerken giriş kapısında görmek istediğim son kişi Alkan'ın babasıydı. Bakışlarımız kesiştiğinde Alp'in anlattıkları zihnime düştü. İçimdekileri gizleyip ona düz bir şekilde bakmaya devam ettim. Takım elbisesi üzerindeydi ama yüzü çökmüş gibiydi. Saçma rollere girmeden direkt aklımdaki soruyu ona doğru yönelttim.

"Babamın başta sizinle olduğunu benden niye sakladınız?"

Bildiğimi biliyordu, Alkan o gün arayıp sormuştu. Bu yüzden ifadesinde bir değişiklik olmamıştı. "Bilsen gitmek isteyecektin, bu hepinizi tehlikeye atardı."

"Ama şimdi de hepimiz tehlikedeyiz..." dedim tek kaşımı kaldırıp. Yüzünde pişmanlık dolu bir gülümseme oluştu. Çok kısa sürmüştü. Yüzü tekrar çöküntü haline döndüğünde "Üzgünüm." demekle yetindi ve bir şey söylememi beklemeden evden çıktı. Adamın hali hiç hoşuma gitmemişti. Ve bu kadar umursamaz olması da...

Saçımı kaşıyıp mutfağa girdim, karnım resmen isyan ediyordu. En son ne zaman doğru düzgün yemek yediğimi bile hatırlamıyordum. Mutfakta ocağın başında bir şeylerle uğraşan kadın çalışanla göz göze geldiğimizde tebessüm edip ocağa baktım. Bir yumurta tavası vardı, cam kenarındaki geniş masanın üzerinde de kahvaltılıklar ve kızartmalar duruyordu. "Bir şey mi istemiştiniz?"

Kadının narin sesini duymamla ona döndüm. Çekingen bir tavırla bakıyordu. "Aslında kahvaltı hazırlamaya gelmiştim ama siz hazırlamışsınız. Ellerinize sağlık."

İnsanlarla fazla iletişimim olmasa da kibar davranmayı biliyordum, gerçi artık çok fazla insanla iletişim vardı ama sorum değildi. İnsan bir şekilde uyum sağlıyordu.

"Ne demek, görevim." diyerek gülümsediğinde samimi bir gülücük sergileyip mutfaktan çıktım. Yapılacak bir şey olsa yardım ederdim ama her şeyi hazırlamıştı adını bilmediğim görevli. İstemesem de sanırsam yukarıdaki koca bebeği uyandırmam gerekiyordu, yemek hazırdı. Tek başıma yemek istemiyordum. Yine de trip atabilirdim sonuçta.

YANILSAMAWhere stories live. Discover now