18

619 36 115
                                    

Durdum, ne?

Ben bir şey yapmadan dudaklarının baskısı ortadan yok olduğunda hızlıca benden uzaklaştı ve yüzüme bile bakmadı, şok içinde arkasından baktım ve Alkan'a döndüm, Alkan "Ne gördüm ben az önce?" der gibi bakıp "Çıkmamız gerek." dedi Oğuz'a bakarak. Oğuz adamların arasına dalmıştı. Demir kapıya baktım, üzerindeki boşluklara tutunarak tırmanmaya başladım. Alkan da tırmanıyordu, şanslıydık ki uzun değildi. Kısa sürede tepesine çıkıp arka tarafa atladığımızda Alkan'ın koştuğu yöne doğru koşmaya başladım, sürekli arkama bakıyordum. Oğuz ne yapacaktı?

Öptü beni...

Ne alakaydı? Neden durup dururken böyle bir şey yapmıştı? Normal bir zamanda olsa çok daha büyük bir tepki vereceğimi biliyordum, şimdi sadece boş boş bakmıştım. Yan sokağa döndüğümüzde sokakta duran siyah arabayı gördüm, Alkan arabaya doğru ilerledi ve "Çabuk, bin hadi!" dedi. Geldiğimiz yere baktım, Oğuz gelmiyordu. "Oğuz?" dedim sorarcasına. Alkan sinirli sinirli güldü. "Emin ol onun bir planı vardır." Ona bakıp kaşlarımı çattım, Oğuz'u nasıl bu kadar iyi tanıyordu?

"Hadi artık! Gidince konuşalım!" deyip arabaya bindiğinde tereddütle ön koltuğa oturdum. Kapıyı çektiğimde Alkan hızlıca hareket edip oradan uzaklaştı, midem hala bulanıyordu. "Sana evi tarif edeyim..." diyerek yerimde dikleştiğimde Alkan ciddi olup olmadığımı anlamak ister gibi baktı. "Eve gitmeyi mi düşünüyorsun?"

Duraksadım. "Evet?"

"Tekrar kaçırsınlar diye mi? Dönüp seni adamların arasına bıraksak da aynı hesap zaten." Arabanın hızını arttırdı, yağmur yağmaya başlamıştı. Nereye gitmemi bekliyordu ki? Sokakta mı kalacaktım? "Kusura bakma ya, gidecek başka yerim yok da..." dedim kinayeyle. Neden bütün erkekler sinirimi bozuyordu? "Bana gidiyoruz." dedi Alkan, kaşlarım havalandı. "Dalga mı geçiyorsun?" Dalga geçiyor olması iyi olurdu çünkü onun da ne boklar çevirdiğini bilmiyordum. "Seni doğru düzgün tanımıyorum bile! Evine gelmem ne kadar mantıklı olur?"

Gözlerini devirdi, direksiyonu tutan ellerine gözüm kaydı. Elleri hala kırmızıydı, kaç adamı dövmüştü o? "Söz konusu güven değil Zara, başka seçeneğimiz yok."

Düşündüm, haksız sayılmazdı. Ona olmayan güvenimi yok sayarsak evime gitmem salakça bir hareket olurdu. Adamlar zaten beni oradan almıştı. Beynimdeki tilkiler beynimi yemeye başladığında derin bir nefes aldım. Aşırı zihinsel aktivite yüzünden geberip gidecektim!

"Tamam." dedim sakince. Onaylamıştım çünkü şimdilik başka çarem yoktu. Hem evini bilirsem hakkında daha çok şey bilirdim ve konuşmamız gerekenler vardı.
Aklında sinsi planlar olmamasını umuyordum. İçim hiç rahat değildi, şahit olduğum şeyler yetmezmiş gibi bir de Oğuz birden öpmüştü beni! Kafayı yiyecektim! Sorgulamaktan yorulmuştum artık.

Alkan tepkisizce yola baktı, bir süre ana yolda ilerleyen araba nihayet ara sokaklara girdiğinde geçtiğimiz yerleri bir bir kafama kazıyordum. Bir ara sokakta araba durdu, Alkan arabayı yolun kenarına park etti. Etrafa baktım, burası şehir merkezine çok uzak değildi. Başıma bir şey gelse kaçıp oraya ulaşmam çok uzun sürmezdi.

Arabadan indiğimizde yandaki apartmana baktım, küçük ama yeni inşaa edilmiş bir apartmandı. Oldukça modern gözüküyordu, çakımı gerginlikten orada unutmuş olmam sinirimi bozuyordu. En azından başıma bir şey gelecek olsa kendimi savunabilirdim. Alkan binaya girdiğinde ben de arkasından girdim. Dar merdivenleri tırmanıp en son kata kadar çıktık, en üst kattaki dairelerden sağdakinin önünde durduk, Alkan üstündeki ceketin cebinden anahtarları çıkarıp kapının kilidini açtı. İçeri girdiğinde tereddütle ayakkabılarımı çıkardım ve içeri adım attım. Alkan girmemi bekliyordu, kapıyı kapatıp karşıma çıkan portmantoya ceketini astı. Giriş küçük bir bölgeydi, orayı geçince orta boylu bir salon ve Amerikan mutfak karşıladı beni. Odalar ileride olmalıydı, orada öylece dikilirken Alkan bana baktı. "Banyo koridorun sonunda sağda, elini yıkamak istersin belki." dedi ve kanlı parmağımda göz gezdirdi. Elimi kaldırıp parmağıma baktığımda kanın kuruduğunu ve bütün parmağımı kapladığını fark ettim. Midem iyice bulanmaya başlamıştı, kafamı sallayıp koşar adımlarla tarif ettiği banyoya doğru ilerledim ve banyoya girdiğim gibi kapıyı kilitleyip klozete eğildim. Midemde ne varsa çıkardığımda derin nefesler aldım, karnım kasılmıştı. Midemin bulantısı hafiflerken yavaşça ayaklandım. Sifonu çekip lavaboya gittim ve ağzımı çalkaladım. Kendimi leş gibi hissediyordum, evimden üstümdeki pijamalarla çıkarılmıştım. Allahtan evde giydiğim kalın tabanlı panduflarım ayağımdaydı, yoksa onlardan kaçarken ne bok yerdim bilmiyordum.

Ellerimi ve ardından yüzümü yıkayıp kandan kurtulduğumda gözüme çarpan ecza dolabını açtım, direkt karşıma çıkan yara bandı kutusundan bir tane bandı çıkarıp dolabı kapattım. Bandı parmağıma yapıştırdım ve yüzümü kağıt havluyla sildim. Ev sıcaktı ama titriyordum, şahit olduğum sahneler gözümün önünden geçip duruyordu. Bıçakladığım adam beynimde dolanıp duruyordu.

Banyodan çıkıp salona geçtiğimde Alkan ortalıkta yoktu, koltuğa oturup beklemeye başladım, bir yandan da etrafı inceliyordum. Salon ve mutfak koyu tonlardaydı, oturduğum koltuk da koyu griydi. Karşımda orta boy bir televizyon duruyordu. Gayet normal gözüken bir evdi işte. Ne bekliyordum ki?

Bir kapı açıldığında kafamı arkaya çevirdim, Alkan odadan çıkmıştı. Benim varlığımı fark edip oturduğum koltuğun yanındaki tekli koltuğa yöneldi. Üstünü değiştirmişti, elleri de tertemizdi. Fakat yüzündeki yaralar kendini belli ediyordu. Koltuğa oturup beklentiyle bana baktı. "Sor bakalım."

Bu anı beklediğim için derin bir nefes aldım. Aklıma gelen ilk soruyu sordum. "Senin orada ne işin vardı?" Alkan soru beklediği yerden gelmiş gibi gülümsedi ve dudaklarını ıslattı. "O şerefsizlerin toplantı yerine uzun süre önce ulaşmıştım, bir şekilde içerideki kameraları hackledik, birine zarar vermek ya da konuşturmak için o kişiyi oraya götürdüklerini tahmin ettiğimden yaptım bunu. Sonra senin oraya getirildiğini gördüm ve her insanın yapacağı gibi yardım etmek için geldim.

"Tanımadığın birine yardım etmek için bir sürü şerefsizin içine tek başına daldın, öyle mi?"

Açıkçası yardım etmek istemesi güzel bir şeydi fakat ben kimdim ki? Neden beni kurtarmak için gelmişti? "Kameraları ele geçirme sebebim zaten herhangi biri suçsuz yere oraya atılırsa onu kurtarmak içindi. Başta sessizce giriyordum binaya ama fark ettiler." Konuşmasını bitirdiğinde konunun üstünde şimdilik fazla durmadan diğer soruma geçtim. "Beni kaçırma sebepleri, bahsettiğin konuydu. Değil mi?" Alkan kafasını yana yatırdı ve dudaklarını birbirine bastırdı. "Bu işlerin içinde olmanın sebebi de o konu. Artık biraz anlamışsındır diye düşünüyorum, konu babanla alakalı."

"Peki sen bu işlerin içine neden giriştin? Dürüst ol."

"Sana hiç yalan söylemedim, bir şeyler söylemem ama yalan da söylemem." Durdu, sonra sorumu cevapladı. "İşlere girişimdeki amaç bunlara engel olmaktı. İyilik meleği değilim tabii ki çıkarım olacaktı. Babamın bu işlere girmek zorunda bırakılmasını istemiyordum." Babası bu işlere girmek zorunda mı bırakılıyordu. Düşünceler zihnimden bir bir kaydı ve bir diğerine yer açtı. Benim babam da böyle bir durumda bırakılmış olabilir miydi?

"Oğuz, ona düşmanlığının sebebini iyice anlatır mısın?"

Oğuz'dan söz ettiğimde sinirle güldü, birden ayaklanıp mutfağa doğru ilerledi ve masanın üstündeki laptopu alıp yanıma getirdi. Laptopu açıp birkaç tuşa bastı ve gördüğü manzarayı tahmin edermiş gibi bana döndü.

"Oğuz'u tanıyorum çünkü o büyük bir isim. Kod adı olarak Oğuz'u kullanıyor çünkü gerçek ismini kullanırsa çoğu kişi onu tanır. Ve güvenmiyorum, sebebini anlatacağım ama önce izlemen gerek." Bilgisayarı bana doğru uzatıp space tuşuna bastı. Karşıma birkaç kameranın aynı ekranda bulunan görüntüsü ortaya çıkmıştı, kameralardan birisi tam olarak bahçeye bakıyordu. Görüntüyü izledim, bizim kaçtığımız anın görüntüsüydü. Her şey normal seyrinde devam ederken Oğuz'un beni öptüğü kısım gelince derin bir nefes aldım, izlemeye devam ettiğimde Alkan'la benim kapıdan atlayışımızı gördüm. Oğuz adamlarla dövüşüyordu, adamları bir bir indirirken biz uzaklaştıktan bir süre sonra adamlar ona saldırmayı bıraktı, Oğuz da onlara saldırmayı bıraktı. Hepsi Oğuz'un etrafında toplanırken görüntünün sesinin olmaması beni sinirlendirmişti. Bir şeyler konuşuyorlardı. Oğuz hepsinin ortasında dururken bir şey söyledi ve hepsi dağıldı, Oğuz da kaçtığımız tarafa bakıp binanın içine doğru ilerledi.

Ne?

YANILSAMAWhere stories live. Discover now