1

5.3K 158 158
                                    

Yeni kısa hikaye formatındaki kurgum, üniversite sınavına az kala yazma isteğimi bastıramayıp yazması en kolay olan türe başlamış bulunmaktayım. Umarım seversiniz <3

Bir de rica etsem bu paragrafa kitabı nasıl keşfettiğinizi yazar mısınız?

Başlangıç tarihinizi buraya bırakabilirsiniz.

****

İnsanların yanlış algıları insanları en büyük yanlışlara götüren en büyük sebeplerdi. Denize tepeden bakıp derinliğini az algılarsanız ve bu yüzden yüzme bilmeden suya atlarsanız boğulurdunuz. Her gördüğünüze, her duyduğunuza inanırsanız başınız çok ağrırdı.

Biliyordum, bunu her gün yaşıyordum.

Her gün sınıfta toplanan yoğun gürültülü arkadaş grupları sayesinde herkesin sırlarını bilirdim, kulaklık takıyorum diye duymadığımı sanarlardı. Oysaki çoğu zaman müzik açmazdım. Nedenini ben de bilmiyordum. İnsanların sırları onları en çok anlatan şeyleri gizlerdi. Ben de herkesin sırlarını bildiğimden herkesi tanırdım. Ama kimse beni tanımazdı...

Bir kız grubu sınıfımıza daldığında koyu kahve saçlı olan kız her zamanki gibi öğretmenler masasına oturdu ve etrafına dizilen arkadaşlarına baktı, sonra kısa bir süreliğine sınıfa döndü. Bakışlarını üstümde hissetmeme rağmen hiç renk vermeden onları fark etmemiş gibi defterime çizimler yapmaya devam ettim. Kulağımda her zamanki gibi kulaklıklarım takılıydı. Kızlar aslında onları duyma ihtimalimden bile korkmuyorlardı kanımca. Çünkü hiç arkadaşım yoktu, onların dedikodusunu yayamazdım. Bu yüzden fazla umursamazlardı. Haklılardı, sadece bu konuda haklılardı.

Saçlarını düzleştirmekten pişmaniyeye çevirmiş olan sarışın heyecanla kahve saçlıya bakıyordu. Aslında hepsinin adını biliyordum, hepsinin en karanlık sırlarını da biliyordum. Bunun bana bir ağırlık yapması mı gerekiyordu? Çünkü yapmıyordu.

"Ee Bensu, anlatmayacak mısın artık? Hepimizi topladın buraya. Söyle ne oldu?"

Bensu uzun tırnaklarıyla masada kısa bir ritim tuttuktan sonra kaşları havalandı, suratında muzip bir ifade vardı. "Açıldı bana." Hepsi bir ağızdan açılanın kim olduğunu sorgulamaya başlayıp ses kirliliği yapınca yavaşça soluğumu dışarı verdim. Zaten söyleyecekti, bu heyecanın sebebi neydi?

"Korhan." Bensu'nun tek sözü yine hepsinin bir ağızdan konuşmaya başlamasına sebep olmuştu. O an bunu neden yaptığımı sorguladım. Kulaklıkları beynime kadar itip kendimi sevindirebilirdim ama bu kızların garip konuşmalarını dinliyordum. Sinsi biri miydim? Olabilirdi. Fakat sinsilik bazı kötü huyların yanında devede kulak kalıyordu.

"Nasıl ya?" diye sordu hayretle Seval. Yavaşça gülümsedim. Bensu bu zafer için Korhan'ı sevgilisinden ayırmıştı. Söz konusu Bensu'ysa fazla sorgulamamak gerekirdi. Kendisi klasik "kötü kız" tiplemesine sahip biriydi. Gerçi...orada sohbet eden kızların hiçbiri masum değildi. Seval simsiyah saçları olan ela gözlü güzel bir kızdı, basketbol takımındaki birkaç popüler erkeğin bir numaralı hedefi olmuştu. Bu sebeple kıçı birazcık kalkmıştı tabii. Ama en azından o diğerleri kadar kötü olmamıştı, ikisini de parmağında oynatmak yerine ikisini de reddetmişti. İnsanlar onun lezbiyen olduğundan şüpheleniyordu. İki tane içten salak ve kötü kalpli ama dıştan oldukça yakışıklı erkeği reddettiği için bu damgayı vurmak doğru gelmiyordu. Belki de kız dış görünüşe bakmıyordu..?

Seval'in hemen yan tarafında oturan Funda'ydı, grubun en açık sözlüsü falan olabilirdi. Bizim sınıfa sohbet etmek için ilk geldiklerinde beni kovmaya çalışmıştı ama ben müziğin sesinden onu duymuyormuş gibi yapmıştım. Daha sonra o da diğerleri gibi beni umursamamaya başlamıştı. Dış görünüş olarak arkadaş grubunun geri kalanından aşağı kalır yanı yoktu. Küt kestirdiği kumral saçları ve dipsiz bir kuyu gibi koyu kahve gözleri vardı. Voleybol takımında yer aldığından popüleritesi de oldukça fazlaydı. Yaptığı en kötü şey sanırsam bir kızı okulun ortasında rezil etmekti. Neden bunu yaptığını sorduklarında "Canımı sıkıyordu." diyerek cevaplamıştı.

Funda'nın yanında oturan kıvırcık saçlı kızın adı Ezgi'ydi. Adıyla uyumlu olarak müzikle ilgileniyordu. Çalabildiği çokça enstrüman vardı. Aslında orada oturan kızların hepsi insanlarla uğraşmasalar bayağı yetenekli kişilerdi. Fakat insanlara bulaşmadan duramıyorlardı. Ezgi'nin masum yüzünün ardında büyük bir sır yatıyordu. Kendisi şu anda sevgili olduğu Berkay'ı başka bir erkekle aldatıyordu. Bunu söylemekten de çekinmiyordu. Kızları sorgulamayı gerçekten bırakmalıydım!

En köşede sessizce telefona bakan da Nisa'ydı. Konu ilgisini çekmediğinde kızlardan uzaklaşıp telefonuyla takılırdı. Grubun beyni olabilirdi, derslere en çok önem veren oydu. Mantıklı düşünebilen güzel bir kızdı fakat çoğu zaman duygularının mantığının önüne geçmesine izin veriyordu. En yakın arkadaşına iftira atıp okuldan attırmasının en büyük sebebi de buydu. Nisa'nın sevgilisi Bora'nın Nisa'nın en yakın arkadaşı Gül ile gizli gizli buluştukları ortaya çıkınca Nisa sinirden delirmişti. Önce Gül'ü okuldan attırmıştı. Sonra da Bora'yı bütün okula rezil etmişti.

Kızlar klasik dedikodularına başladıklarında defterimin en arka sayfasına bir çentik daha attım, aynı geçen her günüm hayatımdan boş yere eksilen bir gün dahaydı. Bu yüzden hep aynı geçen günlerimin çetelesini tutuyordum. Ha, günlerimi farklılaştırmak için bir çabam var mıydı? Tabii ki yoktu!

Bol bol ses kirliliği içinde bulunduğum gün nihayet bittiğinde koşarak tramvay durağına gitmiştim. Etrafta okuldan tanıdık simalar vardı, hepsi bir şeyler konuşuyordu. Bu sefer gerçekten kulaklığı takıp müzik açtığımda bütün o ses kirliliği kesildi ve iç dünyamla baş başa kaldım. Tramvay geldiğinde tramvaya binip boş koltuklardan birine geçtiğimde beynimde düşünceler birbirinin üstünden akıyordu. Her zamanki gibi zihnimde fırtınalar kopsa da susuyordum. Susmayı çok küçükken öğrenmiştim.

Müzik dinlerken camdan dışarı bakıyordum. Bu yüzden yanıma bir bedenin oturduğunu hissedince irkildim. Kafamı yavaşça çevirdiğimde koyu kahve saçları dağılmış bir erkeğin yan profiliyle karşılaştım. Hemen önüme döndükten sonra onun da bana döndüğünü fark ettim. Nedense hızlı nefes alıp veriyordu. Bunu kulağımda kulaklıklık varken bile fark edebiliyordum. Gözleri endişe doluydu. Onda çok büyük bir gariplik sezmiştim ki ben sezgilerime güvenirdim. Tepkisizce yolu izlerken o önüne döndü. İçimde birkaç fısıldaşma başlamıştı, sesler kısa bir süreliğine ortaya çıkıp yanımdaki kişi hakkında düşüncelerini dile getirdikten sonra kaybolmuştu. Kafamı cama tekrar yasladım, gözlerimi kapatıp müziğe kapıldığım sırada yanımda tekrar bir hareketlilik hissedip stabil ruh halinden çıktım. Gözlerimi açtıktan sonra yanımdaki erkeğin hızla ayaklandığını ve kapıya yürüdüğünü gördüm. Üstünde siyah deri ceket altında kot pantolon vardı. Ayakkabıları siyahtı ve bileğindeki lacivert bilekliği de görebilmiştim, bir şeyi unuttuğunu hatırlamış olmalıydı. Aksi takdirde üç durak geçmek için tramvaya binmesi mantıksızdı.

Tramvayın kapısı açılınca kendini sakin adımlarla dışarı atıp geldiğiniz yönün tersine doğru yürümeye başladı, garip bir merak bedenimi esir aldığında hiç düşünmeden ben de arkasından indim. Tramvay ben indiğim gibi ortalıktan kaybolduğunda kafama vurdum. Bu gereksiz merakım başıma iş açacaktı. Ama biliyordum, bu çocukta bir gariplik sezmiştim. İneceğim durağa da az kalmış olması beni onu takip etmeye iten etkenlerden biriydi.

Madem arkasından indim, onu gözden kaybetmemeyim bari diye düşünerek adımlarımı gittiği yöne çevirdim. Kapüşonumu başıma geçirip o uzun boylu erkeğin büyük adımlarını koşar adımlarla takip ettim. Kim tanımadığı bir insanı bir hiç uğruna takip ederdi ki? Cevap veriyorum: Ben ederdim. Hiç işim yokmuş gibi amaçsızca peşine takılmıştım. Ara sokaklara doğru girmeye başladığında beni fark etmemesi için binaların aralarına saklanarak gidiyordum. En sonunda şehrin en ıssız sokaklarından birine girdiğinde buranın çıkmaz sokak olduğunu bildiğimden bir binanın girişine sığındım. Nefesimi tutup bütün sesleri analiz etmeye çalıştım. Birinin daha varlığını hissediyordum. Tahminimce başka bir erkekti, poşet hışırtıları geliyordu. Issız sokakta fısıltı bile büyük bir sese dönüşüyordu.

"Malların parasını ne zaman vereceksin? Başımı yakarsan yakarım seni!" Kalın bir ses duyulduğunda yaslandığım duvara iyice sindim. Mal dedikleri uyuşturucu muydu..? Kalbime bir ağrı girmişti. "Yarın getireceğim, akşam haberleşiriz. Şekerlemeler hazırlanıyor. Büyük bir doğum günü partisi var. Paranı eksik etmem devamlı müşterin olacağım."

Midem bulanıyordu, kusmamak için gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Zihnim asla susmayacaktı!

YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin