Bölüm 15

331 21 8
                                    


Bucky uyandığında gözlerini açmak istememişti. Nerde olduğunu bilmiyordu. Gözlerini Hydra'da, Red Room'da, Avengers merkezinde, Madripoor'daki misafir odalarından birinde ya da Sia ile birlikte yaşadığı evde açabilirdi. Hangisinde olduğunu bilmiyordu. Ama korkuyordu, Hydra'da ya da Red Room'da olsaydı? Ne olurdu o zaman? Hatırladığı her detay bir yalan mı olurdu?

İstemsiz bir şekilde açmıştı gözlerini. Bilmediği bir odadaydı. Etrafına bakındığında odanın Sia'ya ait olduğunu anladı. Sarışın kadının zevkleri aynıydı. Hepi topu birkaç on yıl geçmişti ama Sia değişmemişti.
Yataktan doğrulduğunda odaya Steve girmişti.
Steve: Buck, iyi misin?
Bucky: İyiyim Steve.
Steve dostuna sıkıca sarıldı. Bucky'nin hatırlamasına çok sevinmişti. Onun artık iyileşmiş olmasına çok sevinmişti. Hydra ya da Red Room bir daha onun zihnine o berbat kelimeleri kullanarak girmeyecekti. Bir daha onu kontrol edemeyeceklerdi. Sia elindeki tek makinenin de parçalara ayrılacağı garantisini vermişti. Bizzat Lorna Lehnsherr parçalayacaktı.

Bucky: Steve, Athanasia nerde?
Steve: Salonda.
Bucky dostunun omzunu sıvazladıktan sonra odadan çıktı. Steve koşan arkadaşının peşinden koşmakla yetinmişti sadece. Bucky salona girdiğinde Sia'yı aramıştı gözleri. Erik'in omzuna yaslanmış bir şekilde görmüştü. Sia onu fark etmemişti henüz. Ama sarışın kadını yüzünü incelemek için durmuştu bir saniyeliğine. Onu hatırlamak kendisine çok iyi hissettirmişti.
Bucky: Athanasia!
Sarışın kadın gözlerini yumdu. Bu sesden bu ismi duymayalı ne kadar olmuştu? Kaç on yıl geçmişti üstünden? James'i yanında olmayalı kaç yılı geçmişti? Kaç nefes almıştı? O nefesleri hissedebilmiş miydi kalbinde? Bilmiyordu. Tek bildiği şey James'i kaybettiğinden beri ilk defa kalbinin attığını hissediyordu.
Erik'in omzundan başını kaldırıp Bucky'ye çevirmişti gözlerini. On yıllardır ilk defa o çelik mavisi gözler kendisine bakarken parlıyordu. Sia ayağa kalktığında Bucky beklemek istememişti. Hızlı adımlarla Sia'nın yanına gitmişti. Onun kendisine sarılmasını beklemeden Sia'yı kolları arasına almıştı. Sia ise mutluydu. James'i onu hatırlıyordu ve James'in kolları arasındaydı.

Bucky ve Sia ne kadar süredir sarıldıklarını bilmiyorlardı. Pek de önemsemiyorlardı. Bukcy sarışın kadının bedenini biraz gevşettikten sonra aklına gelen fikir ile flörtöz bir şekilde gülümsedi. Madripoor'a geldiğinde beri Sia onu iki defa öpmüştü. Öpme sırası Bucky'ye gelmişti. Bucky çelik mavisi gözlerini Sia'ya çevirip beklemeden onun dudaklarına eğilmişti. Sia'nın yumuşak dudakları ile kendi dudaklarını birleştirmişti. Öpüşmeleri devam ederken arka plandan gelen homurdama seslerine karşıan Diana ve Wade'in teazvürat sesleri vardı.
Bucky dudaklarını Sia'nın dudaklarından ayırdığında Sia gözlerini açmıştı. İkisi de arkaplandan gelen sesleri daha net duyuyorlardı artık.
Sia: Hadi gidip konuşalım.
Bucky: Arkamızdaki bağıranları ne yapacağız peki?
Sia: Boşver, bağırıp dursunlar. Zaten günlük hayatta da böyleler.
Bucky: Sen nasıl istersen.

İkisi de diğerlerini umursamadan üst katlardaki balkonlardan birine çıkmışlardı. Gün batıyordu, Madripoor bile güzel görünebiliyordu şu an. Suçlularla, katillerle dolu bu şehir bile güzeldi şu anda. İki aşık birbirlerini bulmuşlardı. İkisi de bu kadar uzun süredir iyi hissediyorlardı.
Bucky: Athanasia, ne yaptın ben yokken? Neler oldu?
Sia: Önce öldüğünü sandım James. Seni benden alan herkesi tek tek öldürdüm. Hiçbirine acımadım. Bugün olsa yine yaparım, seni benden kim almaya çalışırsa öldürürüm.
Bucky, Sia'nın platin sarısı saçlarına bir öpücük bıraktı. Sia için bunları anlatmanın zor olduğunu biliyordu.
Sia: Sonra James'imin olmadığı bir dünyada nefes almak istemedim. Senin soluğunun olmadığı bir yerde benim de işim yoktu James.
Bucky: İntihar mı ettin?
İkisinin de gözleri dolmuştu. Sia parmaklarının tersiyle gözlerindeki yaşları hafifçe silmeye çalıştı.
Sia: Denedim, Erik geldi o gün. Beni hayata döndürdü. Senin yaşadığın bilisini de bana o getirdi. O olmasaydı ben burda olmazdım.
Bucky detayları bilmiyordu. Ama öğrenmek istiyordu. Bu sırada Erik'e teşekkür etmeyi yazdı aklına. O olmasaıydı Sia'yı bir daha göremeyecekti. Erik Sia'yı hayata döndürmüştü, Bucky'nin kalbini kurtarmıştı.
Sia: Sonrasında tüm işim gücüm seni aramak oldu. Hydra'dan başlayıp Red Room'a hatta KGB'ye kadar. Erik de her daim yanımdaydı.
Bucky: Ben ve Steve gibi olmuşsunuz.
Sia: Benim ailem yok James. Benim için aile olarak sen vardın, bir de Erik var artık
Bucky Sia'yı kolları arasına aldı. Sarışın kadın bu durumdan fazlasıyla memnundu. Bucky'nin kolları arasında olmak ona iyi hissettiriyordu.

Erik memnunyetsiz bir şekilde dolanıyordu.
Charles: Erik, en azından dolanmayı bırak ve otur.
Erik kocasını dinlememişti. Aklında dönüp duran birçok şey vardı. Bunlardan bir Sia ve Bucky idi. Sia için endişeliydi. Bucky'nin yanlış bir şey söylmesinden ve onu üzmesinden korkuyordu. Emma ise ikisinin tanışması ve aralarındaki bu bağ hakkında en çok bilgiye sahip olduğu için Charles'ı sakinleştirmeye çalışıyordu.
Emma: Onu rahat bırak Charlie. Sia'yı görmeden kafası yerine gelemyecek.
Charles onun haklı olduğunu biliyordu. Ama kocasının daha sakin olmasını istiyordu.
Wanda: Erik ve Sia arasında ne var ki?
Kısık sesle konuşmuştu. Lorna kendisine yöneltilen bu soruyla Wanda ve Pietro'ya biraz daha yaklaşarak ikisini de kısık bir sesle cevapladı. Gerçi şu an diğerleri onlara pek dikkat etmiyordu.
Lorna: Tam bilmiyorum. Ama kendimi bildim bileli Sia etrafımdaydı. Babam hapisteken ya da kaçakken bile Sia hep benim etrafımdaydı. Ve yine ben kendimi bildim bileli sizi arıyorlardı.
Wanda kaşlarını çatmıştı. Bu kadar uzun bir süre birilerinin onu aradığını tahmin etmiyordu. Nerdeyse 1 yaşlarından beri onları arayan vardı. Onları bulmak için neler yaptıklarını düşündüğünde daha tuhaf hissetmişti. Bu durum kendisine değerli hisettiriyordu. Birilerinin onun için bu kadar çaba harcaması, güzel bir histi.

Erik, Sia ve Bucky'nin gelememesi üstüne yanlarına gitmişti. Balkonda oturan ikilinin yanına gittiğinde Bucky analmsız bir şekilde ona bakmıştı.
Sia: Ne oldu Erik?
Erik: Barnes ile konuşmam lazım.
Sarışın kadın gözlerini devirmişti.
Bucky: Konuşalım.
Sia: İkiniz de saçmalamayı kesin.
Bucky'nin omzuna daha da yaslanmıştı. Yastık olarak kullandığı adamın kalkamayacağını biliyordu. Bucky, sarışın kadının rahatını bozmaktan çekinirdi. Erik ise bu konuşmayı yapacaktı. Sia onu vaz geçiremeyecekti. Tekli koltuklardan birini Bucky'nin karşısında çekmişti.
Erik: Ben Sia'yı tanıdığımdan beri seni seviyor.
Bucky gözlerini Sia'ya çevirdiğinde Sia'nın Erik'e keskin bakışlar attığını görmüştü. Erik'in onu korumasını mantıklı buluyordu Bucky. İkisi arasında çok özel bir bağ olduğunu biliyordu ve buna saygı duyuyordu.
Erik: Onu bir daha kalbinde bir bıçakla bulursam, sen o zamanda yaşıyor olursan gelir seni öldürürüm. Sia için ilk defa birini öldürmüş olmam, pişman da olmam.
Bucky karşısındaki adama kaşlarını çatarak bakıyordu. Gerçi şaşırmamıştı. Erik'den beklediği tarz bir konuşmaydı bu.
Sia: Erik ciddi değil, merak etme.
Erik: Gayet ciddiyim.
Sia gözlerini devirmişti. Erik bazen onu koruma işini fazla abartıyordu. Ayrıce burda yaşça büyük olan Sia'ydı. Erik'in abisi gibi davranmasını bazen sevse de gıcık olduğu zamanlardan biriydi şu anda.
Sia: Sen gidip o gri takımlarından birini giysene.
Erik: Neden?
Sarışın kadın ayaklanıp içeri gittiğinde arkasında bıraktığı iki adam da peşinden gelmişti.
Sia: Erik kocası ve çocuklarıyla yemeğe çıkıyormuş.
Diana: Abim neden beni yemeğe çıkarmıyor?
Sia: Tamam sen de git.
Charles: Nereye gidiyoruz Erik?
Erik: Hiçbir fikrim yok. Sia bana gidip takım giymemi söyledi sadece.
Gözler Sia'ya döndüğünde sarışın kadın omuz silkmişti.
Sia: Marcos, şu restorantlardan birine yer ayırt. Sen de gidiyorsun. Pietro'ya da bir takım ayarlayın. Wanda tatlım sen de bir elbise seç intarnetten. Adamalardan biri gidip halleder.
Marcos Sia'yı onayladıktan sonra Erik gözlerini devirmişti. Sia resmen onu başından savmak için aile yemeği düzenlemişti.
Erik: Bence sen de git giyin.
Sia: Ben sen ve berbat gri takımlarından biriyle asla bir yere gelmem.
Erik: O gri takımlarla aynı evde yaşadın ve yine o giri takımlarla birlikte belki de onlarca iş yaptık. Onun dışında umrumda bile değil. Lorna'yla benden çok ilgilendin, ikizlerle de.
Sia: Gelmiyorum.
Erik Sia'ya gözlerini kısarak bakmıştı. Sia'nın yanına yakalştığında Sia'ya fırsat vermeden onu kucağına almıştı.
Erik: Biz senle onlarca sene aynı evde yaşadık. Bu yemeğe geliyorsun.
Sia: Wenn du mich nicht runterziehst, schlage ich dich. (Beni indirmezsen seni yumruklarım.)
Erik: Es ist mir egal. (Umrumda bile değil.)
Erik Sia'yı yukarı çıkartırken diğerleri onların arkasından bakmış ve gülmüştü.

We'll Meet AgainWhere stories live. Discover now