Bölüm 13

454 25 19
                                    

Sia, Diana ile uzun bir konuşma yapmıştı. Belki de tanıştıklarından beri yaptıkları en ciddi konuşma olmuştu. Sia'nın ciddi kişiliğine karşın Diana daha deli dolu olduğu için konuşmaları bu ciddiyet seviyesini ilk dört dakikada kaybederdi. Ama bu defa böyle olmamıştı.

İki kadın diğerlerinin yanına döndüklerinde herkesin hala Sia'ya merakla baktığını görmüşlerdi.
Sia: Wanda, Pietro siz kaç yaşındasınız?
Pietro: 22.
Sia: Doğum gününüz ne zaman?
Wanda: 10 Kasım.
Diana, Charles ve Sia'nın bakışları kesimişti. Sia ikisiyle de bakışmasını kısa tuttktan sonra gözlerini Natasha'ya çevirmişti. Kızıl kadın ise bu bakışların anlamını biliyordu.
Natasha: Wanda, Pietro şimdi size DNA testi yapmamız lazım.
Wanda: Onun çocuklarının biz olduğumuzu mu düşünüyorsunuz?
Sessizlik olmuştu. İkizler sorularının cevabını bu sessizlikle almıştı. Sia ise gözlerini Pietro'ya çevirdiğinde yutkunmuştu. Ona bakmaktan çekiniyor gibi gözlerini hemen başka bir yöne kaçırdı. Kaçırdığı yerde ise Bucky vardı. Gözlerini ondan da kaçırarak Emma'nın uyuttuğu Erik'e çevirdi.
Sia: Diana, abini medikale taşı.
Logan: Baygınken mi kan alacaksın?
Sia: Test sonuçları çıkmadan onu uyandırmaya niyetim yok.
Diana ise arkadaşını ufak bir mırıldanma ile onaylamıştı. Güçlerini kullanarak abisinin bedenini havaya kaldırmıştı. İkizler de ayaklandığı sırada Natasha onlarla birlikte kalktı.
Natasha: Wanda ya da Pietro fark etmez. Kanı ben alırım.
Sarışın kadın çatılmış kaşları ile eski dostuna baktı. Ona hala güvenmiyordu. Natasha ise bunu sesli dile getirmekten çekinmedi.
Natasha: Sana hala güvenmiyorum.
Sia: Bana güvenme istersen Alianovna. Ama onlara bir zarar vermem. Erik'in çocukları olmasalar bile, onlar birer mutant. Maximoff ikizleri benim türümden, senin türünden değiller.
Son cümlesini küçümser bir ses tonu ile söylemişti. Gerçi kullandığı kelimeler kendi kelimeleri de değildi, Erik'in kelimeleriydi.


Sert adımlarla medikaline gittiğinde Diana ve Emma oraya varmıştı bile. Sia, Erik'ten kan alırken Natasha ise Pietro'dan kan almıştı.
Sia: Erik'i içeriye götürün, Pietro sen kalkma, meyve suyu iç öyle kalkarsın.
Emma keskin bir baş hareketi kullanmıştı onaylamak için. Erik'e yakın olması gerekiyordu. Telepati güçlerinin de bir menzili vardı sonuçta.

Maximoff ikizlerini görmek isteyen Clint, Sam, Steve ve Tony medikale gelmişlerdi. Onlar konuşurken Sia ise testle ilgileniyordu. İşi bittiğinde Sam'in sorusu onu afallatmıştı.
Sam: Anlamdıramadığım bir şey var. Sen Madripoor'u yönetiyorsun, yüzyıllardır yaşıyorsun, güçlüsün, zenginsin, insan gücün de çok fazla ve sen de fiziksel olarak çok güçlüsün... Bucky'yi nasıl aldılar elinden?
Sarışın kadın elinde tuttuğu temiz kan tüpünü kenara bıraktı. Saçlarını kulağının arkasına sıkıştırarak yüzünü merakla ona bakan Avengers üyelerine çevirdi. Gri gözleri aklına gelen anıların etkisiyle yaşlarla dolmaya başlamıştı.
Sia: O zamanlar, James'le olduğum zamanlar...
Sertçe yutkundu. Anlatmaya korkuyor gibiydi aslında.
Sia: Bu kadar büyük bir hayat yaşamıyordum, böyle bir hayat yaşamıyorduk. İkimizin de normal işleri vardı. Normal bir evde yaşıyorduk. Herkes gibiydik... Birbirimizleydik... Hem yanında seni her daim korumaya ve sevmeye yemin etmiş bir adam varken, bu kadar büyük şeylere ihtiyaç duymuyorsun. O sana yetiyor, onun sevgisi senin için her şey oluyor. Diğer şeyler anlamını yitiriyor...
Sesi titremişti. Anlatırken anıları aklından çıkmamıştı. Bucky ile günlerdir yan yana olmak onu geçmişine daha da itiyordu. Bir soru daha gelmeden kendisini medikalden dışarı atmıştı.

Bucky diğerleri ile medikale gitmediğinde pişman olmuştu. Diana, Logan, Emma ve Wade ona sert ve imalı bakışlar atıyordu. Kendisini sorguda gibi hissediyordu. Sonunda medikale gitmeye karar vemişti. Kapıdan gitmek üzereyken Sam'in sorusunu duymasıyla beklemeyi tercih etti. Sia'nın cevabını dinlerken içinde bir boşluk hissetmişti. Anıları hatırlamaya çalışıyordu ama her seferinde sonuç hüsran oluyordu. Hatırlamadığı anılarda bu kadının ne kadar önemli olduğunu bilmek istiyordu.
Sia'nın adım sesini duymasıyla saklanmayı tercih etti. Onunla şu an karşılaşmak istememişti. Belki de onu hatırayana kadar konuşmamaları daha iyi olurdu?

We'll Meet AgainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin